Mithatpaşa Cad. No:66/6 Tel: 0312-419 38 65 Fax: 0312-419 76 25
Faruk EREM
anatın tarihi yoktur. "Mağara duvar sanatları"nı bile ilkel sayamayız. Mağara duvarlarından diyelim ki Picasso'ya kadar "uzun atlayışı"ı nasıl çözümleyeceğiz? Derinliğine düşüncenin (diyalektik düşüncenin) sanatta "kuluçka dönemi" bizim ömrümüzü aşar. Picasso, mağara duvarındaki "tez"in "sentez"ini aradı. Başaramadı. Sadece tezi daha güçlü kılabildi. Dehası ile eşleşen kusuru budur.
Genel görünümü ile çağımız "Tez"e dönüşe eğilimlidir. "sentez" ileride, çok uzaklarda. Başlarken yanılgı korkusu, günümüz sanatının kuşkusudur. İnsanlık, daha bu dönemi aşamadı.
Sanatta kaybolan yüzyılları bağışlayalım. Geleceğin ölçüsü şudur: "Beni sana karşı düşündürebiliyorsan, sanatçısın".
Bu ölçünün karşıtı vardır: "Hoşlanırsam sanatçısın". Hoşlanma, "statik" bir duygu. Eski deyimle "haz" sağlayıcı. Gelecek için faydasız. Kendi kendini sevmek sanat değildir.
Diyalektik kurallarından biri de bütünselliktir. Sanat diyalektiğinde de böyledir. Hıristiyanlık düşüncesini bilmeyenler Michel Ange'ın Sixtine kilisesinde "Ademin Yaratılışı"ndaki karşıtı göremez. Budizmi bilmeyenlerin "Budist Sanatı"nı anlayamayacakları gibi. Tüm, bilinmezse karşıt görülemez. Uzak Doğu'yu bilmeden, Sanatta genel bir kanıya ulaşamayız. Batı Avrupa sanatı her incelemenin ağırlık noktasıdır. Eski Çin ve Japon sanatını araştıralım. Aynı dönemin batı sanatı ile ortak bir nitelik görmezsek "insanlık determinizim"inde kopukluk var demektir. Bu olamaz. O halde, kusur araştırmacıda. Batı saklamasını bildi. Uzak Doğu sevdi, fakat önemsemedi. Uzak Doğu sanatı sembolce zengindir. Fakat unutmamak gerekir ki, sanatta her "sembol" bir "gerçek"tir.
Diyalektik düşüncede duraksama "usta'larda düğümlenir. Ustalar küçümsenemez. Büyük düşünsel acılar duymadan Usta olunamaz ki. Renk ustası (Örneğin Renoir) ile mermer ustasında (Örneğin Rodin) "araç güçlüğü" dışında da ortaklık vardır. "Sanat severlik" de budur. Kesinlikle budur. Sanattaki diyalektiği görebiliyorsanız, elinize çekiç, fırça, kalem almasanız da sanatçısınız.
Sanatta gelenekçi, diyalektiğe inanmayandır. Bu nedenle tutucu kalmakla yetinmez, geleneksel kuralların, biçimlerin haşin savunucusu olur.
Diyalektiğe göre "var olan" durağan değildir. O halde varolan içindeki "hareketi", ondan ayırıp, sanki bağımsızmış gibi, ön plana alabilen sanat, çağımızındır. Bu nedenle "kübizm", kabaca anti-tez kışkırtıcısı sayılabilir.
Jeometrik ölçü başarıları içinde Renk Ustalan'ndan günümüze kadar ölümsüzlüğe -dönemlerinin tutsak anlayışı içinde- ulaşanların "isyan"ı bir "özgürlük özlemi", diğer bir deyimle "insanlığın diyalektik özlemi"dir. Açıklayalım: Resimde klasik çağ yapıtlarının tümüne tek tek bakalım. Bu yapıtlarda "kaçak konular" göreceğiz. Çağların büyük sanatçıları beğenilmek tutkusu içinde isyanlarını bir yere, belki de bir tablonun en önemsiz, örneğin çerçeveye en yakın köşesine koyuvermişlerdir.
Dikkat edersek antitezi orada buluruz. Öneriyorum: Çok ünlü klasik bir tabloyu, konularına göre, birkaç yüz küçük karelere ayrılan fotoğraflara bölelim. Bütün dünyada sanatla uğraşanlara, anket metoduyla ayrı ayrı, gösterelim. Alacağımız yanıtlar geleneksel öğretiyi yıkacak, bir tek şeyi kanıtlayacaktır: Renkte, mermerde, kalemde durağanlık yoktur. Yapıt, anti-tezini kendinde içerendir.
Sanatın konusunda "yasak bölge" kabul edilemez. Sanat yaşadıkça konusu değişecektir. Konu seçimi bile diyalektiktir. Merakla karışık ilgiyi çekebilmek için "çirkin"i konu seçmek her zaman sanat değildir. Bununla bazı konuların sanat dışı olduğu ileri sürülüyor, sanılmasın, "Çirkin"e sanatça yaklaşım çok farklıdır.
Görünenin ışığa tutsaklığının yasalarını çözmek denemeleri, resimde sürüp giden diyalektikle sağlanabildi. Hiçbir renk karşıtı düşünülmeden kavranamaz. Diyalektik, insanın düşüncede sonu gelmeyen olgunlaşmasıdır.
Yapıt, karşıtını ne denli içeriyorsa o ölçüde geleceğini sağlamış olur. Ölümsüzlerin hiç değişmeyen yazgısı budur.
Eskilerin doğayı olduğu gibi yansıtmak tezinin karşıtı olan çağdaş sanat, konuyu olduğu gibi yansıtmanın gerçeği göstermediği anti-tezine dayanır. Örneğin insan vücudunu olduğu gibi çizmek, insan vücudundaki gerçeği görmemektir.
Yapıtın çağlara uyumunu benzerler değil, karşıtlar sağlar. "Hiçbir şey kendi karşıtı bilinmeksizin ortaya çıkmaz." Bu gözlem özellikle, sanat için doğrudur. Bir tabloyu seyrederken ondaki "canlı"yı, dolayısıyla geleceği aramak zorundayız. Canlı olan her şey "diyalektik"tir.