a) Hakkı Yerine Getirmek: Cerrahi müdahalede bulunan hekim görevini yerine getirmektedir. Mesleği icra yetkisi, gerekeni yapmak hakkının yerine getirilmesidir.
b) Zaruret Hali: Zaruret halinin mazeret sebebi sayıldığı malumdur. Ölümüne kesinlikle bakılan hastalar için zaruret hali meydana gelmiştir. "Ağır ve muhakkak tehlike" koşulları saptanınca (TCK. 49) zaruret hali meydana gelmiş olur.
c) Ümanist Doktrin: İnsanın insana yardımı beşeri bir duygudur. Kendisinin yaşamasına engel olmayacak herhangi bir fedakarlığa insan (belki) mecbur kılınamaz, fakat yetkili sayılmalıdır. Yasa bu görüşü benimsemiştir. Gerekçede açıklanan şudur: "Organ ve doku alınması ve verilmesi işlemlerinin insancıl amaçlarla yapılması gerekir". Yasa (m. 7/e) hekimlerin "insancıl amaca uymayan bir düşünce ile verilmek istenen organ ve dokuların alınmasını reddetmek" zorunda olduklarını açıklamıştır. "İnsancıl amaç" uygulamada somutlaşabilir. Her halde "soy kırımı" insancıl amaç sayılmaz.
II. ÖLÜMÜN TANIMI
Yasada "Ölüm anı" tanımlanmamıştır. Kişinin ölmüş sayılmasına bir kurul karar verse dahi, sorumluluk kuşkusu yasal tanım olmadıkça ortadan kaldırılamayacaktır.
Ölüm anı açısından iki karşıt görüşe rastlanmaktadır:
Ümanist doktrin açısından canlıdan canlıya, ölüden canlıya nakil ayrımı gereklidir ve bu ayrımın en önemli ölçüsü "ölüm anı"dır.
1) Biyolojik Ölüm: Dolaşım ve solunumun meydana getirdiği büyük yaşam fonksiyonlarının durması halinde biyolojik ölüm meydana gelmiştir. O halde son nefes, kalbin son vuruşu ile ölüm meydana gelmiş olacaktır.
"Eğer bir kimsenin tekrar hayata dön¬mesine onbinde bir dahi ihtimal varsa, böy¬le bir kimse henüz yaşıyor demektir. Onun göğsünü yarıp, kalbini almak, velevki baş¬kasının hayatını kurtarmak amacıyla da ol¬sa ahlaksal bakımdan doğru görülemez".
"Beyin kabuğunun, tamamen tahrip olması, bu suretle şuurun ebediyen kaybolması ile şahıs ölmüş sayılmaz. Vücutta insanın bütünü ve onun kişiliği kalp, kas, karaciğer, mide, beyin vs. gibi organların işbirliğinden oluşur. Bu entegrasyon'un sona ermesi, dolaşımın durması ile mümkündür. Ölüm, vücutta fonksiyonel entegrasyonun sıfıra düşmesi halidir".
"Beyin merkezleri ne kadar tahribata uğramış bulunursa bulunsun, kalbi atmakta devam eden kişinin ölü sayılarak bir uzvunun alınması suçtur".
2) Beyinsel Ölüm: İnsana, insan olmanın özelliğini veren organ beyin'dir. Beynin fonksiyonlarının durması halinde kişi ölmüştür. Bundan sonra gelecek olan biyolojik ölüm doğal bir son 'dur. Beyin ölünce insan ölmüş sayılmalıdır.
a) Reanimasyon Çabaları: "Beyin parçalanmış, külçe halindeki vücutlarda reanimasyon aletleriyle solunum ve dolaşımın temini insanı canlı addetmeye yetmez. Ölümü beyin faaliyetlerinin tatiliyle izah eden görüşe göre, kalp-karaciğer cihazına bağlanmış beyinsiz vücutları reanimasyon odalarına sıra sıra dizmek ve körük gibi inip kalkan göğüslere bakarak bu cesetleri yaşayan birer insan farzetmek tıp ilmini de, insan haysiyetini de pek hafife almak olacak ve ayrıca ölü vücuda saygıyı, son istirahata hürmet hissini rahatsız edecektir".
b) Sağlık Şurası: Yüksek sağlık şurası bir kararında beyinsel ölümü şöylece benimsemiş görünmektedir: "Ölüm bu günkü telakkilerin en kuvvetlisi ve hakim durumda olan beyin fonksiyonlarının tamamiyle durması halinin tespiti şeklinde kabul olunmuştur" (24.11.1969 tarih ve 6293 sayılı karar).