Vakıf Hakkında
Faruk Erem
Hümanist Dergi
Yaşam Tarzları

Ceza Hukukunda Türk Bayrağı

Şiir- HİÇ

Bilim ve Sanat Yapıtları Bizde de Müstehcen Sayılmamalı

Müzik

Tutku

Faaliyetlerimiz

Küba

Paylaşmak

Sanığın Psikolojisi

Noodle (Erişte) Çorbası

Çadırdaki Davetsiz Misafir

Bir Yorum

Venezüela'da Kahramanlar Anıtı

Kızılcahamam Jeopark Alanı

Arka Kapak


Haberler
Gezelim Tanıyalım
Bize Yazın
Mithatpaşa Cad. No:66/6      Tel: 0312-419 38 65      Fax: 0312-419 76 25
Sanığın psikolojisinin bağımsız olarak incelenmesi gerekir. Bu psikoloji, hükümlünün ve ceza davasında yeralan diğer kimselerin psikolojisinden farklıdır.

a) Sanık ile Tanığın sorgusu: Sanığın psikolojisi tanığın psikolojisinden de farklıdır. Çünkü sorguda sanık şahsi kaygı ile hareket eder, halbuki tanıkta bu endişe yoktur. Fakat sanık ile tanıkların beyanlan arasında psikolojik kusurlar bakımından benzerlik bulunabileceği de unutulmamalıdır. Sanık da, tanık gibi, hadiseler hakkında beyanda bulunduğuna göre unutmalar, yanılmalar, görme, duyma vesaire hatalarına düşebilir. Bunlara bakarak sanık inkar yoluna sapmakla itham edilmemelidir.

b) Sorgu tekniği: Sorgu tekniği bakımından çok ayrıntılı kurallar koymak mümkün değildir. Çünkü bu hususta sorguya çekenin sezişinin önemi büyüktür. Bu sebeple ancak çok genel nitelikte ikazlarda bulunmak mümkündür.
Çok kere, soruya verilen cevaplar, sorgunun şekline bağlıdır. Nasıl şahadette telkin edici sorular sakıncalı ise, aynı sorular sanığın sorgusunda da sakıncalıdır. Bu düşünceler belirsiz ve kanşık sorular için de geçerlidir. Sorguya çekende belirli cevap isteyen soru tarzında sübjektiflik gözlemlenir. Sanığın sorgu esnasında psikolojik durumu gözönünde tutulmalıdır. Dramatik bir tutuklama veya baskı ile karışık önceki sorguların etkisi gibi sebeplerle ruhi çöküntü halinde bulunan sanığın sorgusu faydalı olamaz. Bu gibi hallerde sanığın sorgusundan vazgeçilmesi de her zaman mümkün değildir. çünkü usul kanununa ilişkin zorunluluklar derhal veya zamanında sorgunun yapılmasını amirdir. Fakat sorguya çeken kimse, bu sakıncaları gözönüne alarak, sorgusunu ona göre yapmak veya değerlendirmek imkanına sahiptir.

c) Sorgu koşulları: Sorgunun değerlendirilmesinde şu unsurlar gözönüne alınmalıdır: Sorguya çeken, sorguya çekilen, sorgunun cereyan ettiği çevre, sorgu ile sorgunun konusunu teşkil eden hadisenin meydana geldiği an arasındaki süre, sanığın birinci, ikinci, üçüncü (veya daha fazla) sorguya ekilmiş olması. Şüphesiz sorgunun değerlendirilmesi hususunda kesin ölçüler yoktur. Bu sebeple herhangi bir delil gibi sorguyu da "serbest" olarak değerlendirmek daha doğru olur.
Sanıkta görülen heyecan halinin uygulamada sanık aleyhine delil olarak kabul edilmesi eğilimi vardır. Halbuki başlı başına heyecan hali hiçbir zaman suçluluğa delil sayılamaz. Bir hadisede maktulün cesedi mezardan çıkarılmış ve şüphe edilen birkaç kişiye gösterilmiş, bunlar arasında sanıkta görülen korku ve heyecan onun suçluluğuna delil olarak kabulolunmuştur. Mahkemenin bu yoldaki kararı Temyiz Mahkemesince bozulmuştur. Bozma kararına göre "Kabir açıldıktan sonra cesedi sağa sola çevirmesi istenen maznunun titremiş olması gayrı tabii ve suçun kendisi tarafından işlenmiş olduğuna bir karine sayılmamak icap eder"

Gerek dava ile ilgili olanların, gerek şahitlerin sorgusunda (dinlenmesinde) bazen hatırlayamamak mazereti ile karşılaşılması mümkündür. Çünkü ceza davalarında esasen hadise daima bir heyecan doğuracak yapıdadır, böyle durumlarda "tehdit" ile failin konuyu hatırlamaya mecbur tutulabileceğine inanmak yanmıştır. Esasen hatırlamamak, süjede hatırlamağa mani olan, itici bir kuvvetin oluştuğunu gösterir. Bu itibarla hatırlayamamanın da psikolojik bir anlamı vardır. Hatırlamaya zorlayan ve hatırlamaya engelolan iki kuvvetin çatışması hiç hatırlamamak, zamanında hatırlamamak veya parça parça dağınık unsurları hatırlamak gibi sonuçlar verebilir.
İyi bir sorgu yapabilmek için, sorguya çekilen mahallin de önemi olabilir. Örneğin açık bir celsede inkar eden bir sanık, gizli bir sorguda, kendisine isnat edilenleri kabul edebilir. Çünkü bir kişi önünde suçu kabul etmek hususunda ruhi direnç zayıftır.

ç) Zabıtname: Sorgu zaptı çok önemli bir belgedir. Zabıt sadece soru ve cevapları değil (mümkün olduğu kadar) sorguya çekilenin durumunu da tespit etmelidir.

d) Zabıtada sorgu: Sorgunun adli zabıta, savcı ve duruşma yargıcı tarafından yapılmış olmasına göre bir ayrımda bulunmak doğru olur. Adli zabıtada yapılan sorgu bu çevrenin etkilerini taşır. Sanık üzerinde adli zabıtanın az çok sert muamelesinin etkisi görülür.

e) Haksızlık korkusu: Sorgu neticesinin belirsiz olması sebeplerinden birisi de, sorgu esnasında sanığın içinde bulunduğu psikolojik durumdur. İster suçlu olsun ister olmasın sanık sorgu esnasında heyecan içindedir. Eğer masum ise bir haksızlığa uğrayabileceği korkusu, suçlu ise aleyhinde toplanmış delillerin nelerden ibaret olduğunu bilmemesi, sanıkta bu heyecanı doğurur.

f) İtiraf ehliyeti: Sorgu psikolojisinde "itiraf ehliyeti" denilebilecek bir kavram üzerinde durmak gerekir. Ceza ehliyeti ile itiraf ehliyetinin aynı olduğu iddiası kabul edilemez. Sorgunun niteliği hakkındaki düşüneeye göre meselenin çözülmesi gerekir. Sorgunun iki gayesi vardır. Delil elde etmek, sanığa kendini savunma fırsatı vermek (CMUK. 135 f.2). Ceza ehliyeti ile dava ehliyetinin birbirine uymaması sorgunun bu iki gayesinden ileri gelir.

Ceza ehliyeti olmayan veya tam bulunmayan küçüklerde yaş seyrini takiben, sorgudaki savunma unsuru kuvvetlenir, delil elde etmek unsuru zayıflar. Genellikle küçüklerin sorgusunda gerçeği bulmak, onları sorguya çekmesini bilen bir kimse için mümkündür. Yalnız bir küçük sanığın sorgusundan elde edilecek neticenin, bir küçüğün şahadetinden elde edilecek neticeden daha verimli olduğu zannolunmamalıdır. Küçüklerin şahadetinde görülen bütün kusurlar küçüklerin sorgusunda da gözükür. Küçük yaştaki çocuklarda buna karşı kendini koruma duygusu sistemleşmemiş, gelişmemiştir. Bu sebeple küçük kendini doğru olarak savunamaz. Yaşı ilerledikçe savunması da daha genel ve planlıdır.

Bir küçüğün terbiyesinde, kusurunu itiraf etmesini isternek genellikle başvurulan çarelerdendir. Çok kolaylıkla itiraf eden çocuklar olduğu gibi, itiraftan ısrarla kaçınan çocuklar da vardır. Yalan ve itiraf birbirine bağlı konulardır. Çocuk yalanı, çoğu zaman cezaya karşı kendini savunma aracıdır.

Büyük suçlularda bazen ısrarlı inkara rastlanır. Böyle olanlarda, açık gerçekler önünde bile inkarda ısrar görülür. Buna karşı bazı suçlularda itiraf, sakinleştirici etki yapar, itiraf sonunda ferahlama görülür. İkrar, çok defa, kendi kendine itiraftan sonradır. Bunun için ferdin kendi içine kapanışı, yalnız kalması zorunludur.

g) Zor tedbirleri: Suçluyu itiraf ettirrnek için "işkence" niteliğindeki çeşitli usullerin hepsi kanuna aykırı usüllerdir. Bunlar dışında kalan usuller üzerinde de durmak gereklidir.

aa) Yorucu sorgu: sanığın, zabıta tarafından, ayakta, uykusuz, susuz ve gıdasız bırakılarak, aralıksız gece, gündüz sorguya çekilmesi suretiyle elde edilen itirafta gerçek payı büyük değildir. Zira bu şekilde sorguya çekilmiş sanıkta zihni bir baş dönmesi meydana gelir, sorgunun sona ermesi için, istenilen herşeyi, kabul ve itiraf eder. Zira yorgunluk ve açlık vücudun kendi kendini zehirlernesi ile sonuçlanır ve bu hal, uyuşturucu madde ve alkol gibi, beyin zarında etkisin gösterir.

bb) Adli sorgu: Bu sorgu, ikna veya duygulara hitap etmek suretiyle ikrarı elde etmeğe çalışır. Çok defa, inkarın faydasız olduğu, sanığa aleyhindeki bütün deliller anlatılmak suretiyle, açıklanmak istenir.

Bazen sorgu zabıtnamelerinde sanığın ruhi bocalaması, tereddütleri hakkında izahlara rastlanmaktadır. Sanıkta, ağız kuruması, dudaklarının titremesi, kaçamak bakışlar, sık nefes alış, aşırı hassasiyet, sorgu sırasında sık rastlanan durumlardır. Bu hallerin yorumunda dikkatli olmak gerekir. Bu haller her zaman suçluluğa işaret etmez.

cc) Psikofizyolojik vasıtalar: Pneumographe, electrocardiographe gibi aletler kullanmak suretiyle, sanıktaki "susmak iradesi'nin sebep olduğu solunum organlarının veya kalp atışının normalolmayan değişikliğini kaydetmek mümkün olabilmektedir. Çok hafif bir elektrik cereyanına maruz bırakılan vücudun çeşitli heyecan halleri sebebi ile direncindeki değişikliği ölçmek esasına dayanan psikogalvanometrik aletlerle netice almak mümkün olabilmektedir.