Mithatpaşa Cad. No:66/6 Tel: 0312-419 38 65 Fax: 0312-419 76 25
Genellikle müze denince ilk akla gelen sanatsal ve arkeolojik müzelerdir. Fakat son dönemlerde özellikle ikinci Dünya Savaşından sonra insanların çektikleri acılar, ıstırap dolu yıllar unutulmasın diye insanlık dramının yaşandığı yerler kullanılan eşyalar o döneme ait fotoğraflar müzelerde sergilenmektedir.. Tarihte de bu tip olaylar çokça yaşanmış olmasına rağmen bunları üstü örtülür ve bahse konu olmazlardı. Son dönemde ise bu olayların unutulmaması ve bir daha yaşanmaması için eldeki bilgiler, belgeler müzelerde sergilenmektedir.
Tarihteki yaşanmış vahşeti gösteren en önemli ve en büyük müze Polonya'daki Ausehwitz toplama kampı müzesidir. Kamptan önce ordu karargahı olarak kullanılmış olan bu yer çok geniş bir alana yayılmıştır. Dört ordugah ve 38 komando birliğini kapsayan gerçek bir toplama kampı kompleksidir. Dört büyük gaz odasının yer aldığı Birtenau kampı Yahudi halkının kesin çözüme ulaştırma planının uygulandığı yerdi. Tutuklular ise doktorların canlı kobayı olarak kullanılıyordu. Diğer bir kısım tutuklular ise fabrikalarda olumsuz koşullarda ölümüne çalıştırılıyorlardı. Bu döneme ait fotoğraflar bazı askerlerin çektiği resimlerden çizimler ise tutukluların yaptığı kara kalem resimlerden oluşuyordu. Kadın saçlarından yapılan kumaşlar ve gaz odalarına gönderilen ilaçların kutuları da müzede sergilenmektedir. İnsanların nefes alamayacak şekilde doldurulduğu nakliye vagonları o bölgede bugün kullanılmayan raylar üzerinde durmaktadır. Kaçışın imkansız olduğu bu kampların etrafı elektrikli tellerle çevrilmiştir. Çek cumhuriyetinin kuzey Bohemya bölgesinde bulunan Teresin Almanların bir gettoda Yahudi ileri gelenlerini topladığı bölgedir. Düzenli aralıklarla Teresin' den Auschwitz'e ölüme gönderilenlerin konvoyu hareket ediyordu. Bu kamp ocak 1945 de Ruslar tarafından kurtarılıncıya kadar faaliyetine devam etmiştir.
Cezaevi, özgürlüğü bağlayıcı cezaların infaz edildiği kurumlardır. Tarihin ilk dönemlerinde cezaevi olarak kullanılan en ilkel yerler maden ocakları idi. Bu ocaklardaki galeriler Cezaevi görevini görüyordu. Ortaçağ dönemine gelindiğinde manastır hücrelerinin yanı sıra şato hücre ve zindanları bu işler için kullanılıyordu. Hukuk sisteminde ceza infaz kurumlarından biri olan cezaevleri mahkeme bulunan her yerde kuruldu. Yakın dönem tarihinde en ünlü cezaevleri şimdi birer müze olan Sinop ve Ulucanlar cezaevleridir.
1925 de kurulan ve pek çok değişik isim aldıktan sorıra en son " Ulucanlar cezaevi" olarak anılan mekan, olumsuz şartlan, güvenirliliğinin olmayışı yüzünden pek çok filme konu olmuştur. Bir çok tanınmış ismin kaldığı Ulucanlar cezaevi pek çok infaza da tanıklık etmiştir. Açık kaldığı 81 yıl boyunca insanların hapsedildiği, çok zor günler geçirdiği, infazların gerçekleştiği soğuk bir hapishane olmuştur. Tanınmış edebiyatçı, yazar, siyasetçi ve şairlerin kaldığı bu cezaevi romanlara şiirlere ve filmlere konu olmuştur. Pek çok dramların yaşandığı Ulucanlar cezaevi çekilenleri unutturmamak için müzeye dönüştürülerek ziyarete açılmıştır.
Tarihi Sinop cezaevi, şehrin Selçuklular tarafından 1214 yılında alınmasının ardından 1215 yılında sefere katılan komutanların katkılarıyla yapılan kale içinde yer almaktadır. Iç kale ana kalenin kuzeyden güneye inen dik bir surla kesilmesi ile meydana getirilmiştir. Kale ve burçlarda bol miktarda antik mimari parça kullanılmıştır. Bu şekli ile bir açık hava müzesi görünümündedir. Hapishaneyi çevreleyen iç kale 11 adet burç ile desteklenmiştir. Kale doğu batı yönüne uzanan enine bir duvar ile iki bölüme ayrılmıştır. Doğu cephesinde avluya açılan yapı 28 adet koğuşa sahiptir. Uzun yıllar hapishane olarak kullanılan ve pek çok ünlünün kaldığı Sinop cezaevi 1999 yılında müzeye dönüştürülmüştür.