Vakıf Hakkında
Faruk Erem
Hümanist Dergi
Çiçekler

İtiraf Çeşitleri

Avukat ve Hakim

Küfür

Yemen

Kaktüsler

Faaliyetlerimiz

Hürriyeti Bağlayıcı Cezalar

Sağlık Köşesi

Romanya

Tuz

Yer Elması

Ön Kapak İçi

Arka Kapak İçi

Arka Kapak


Haberler
Gezelim Tanıyalım
Bize Yazın
Mithatpaşa Cad. No:66/6      Tel: 0312-419 38 65      Fax: 0312-419 76 25
    a) Müşterek hapis: İlk hapishanelerin bu sistem ile meydana çıktığı muhakkaktır. Bugün ceza infaz ilmi, mahpusları sadece bir araya koymak ve onları kendi başlarına terk etmekten ibaret olan bir infaz sistemine karşıdır. Ceza evlerinin sakıncalarını doğuran en büyük etken bu şekildeki müşterek hapistir. Böyle bir hapsin yan yana ve günün her saatinde birlikte bulunan suçluların cezaevine girdikleri zamankinden de bozuk ruhla tahliyelerine sebep olacağı açıktır. Boş oturma, en fecî suçları işleyenlerin en fazla itibar görmesi, mahpuslar arasında kötülük ve hunharlık derecesine göre gurupların ortaya çıkışı, yaşça genç olan mahpusların ırzına geçme, müşterek hapsin kötü neticelerinin başlıcalarındandır. Müşterek hapiste yapay, kontrolsüz bir insan topluluğu meydana gelir. Topluluğu meydana getirenler toplumdan kovulmuş, kötülüklerini ispat etmiş kimselerdir. Bu sebeple bu topluluk suç ve kötülük durumlarını geliştiren bir çevredir. Toplum cezalandırdığını zannederken gelecek suçların tohumlarını yetiştirmektedir.
    Hürriyeti bağlayıcı cezalar kavramı:

        eza hukukunun ilk devirlerinde cezalar "bedensel" idiler. Hürriyeti bağlayıcı cezaların bedensel cezalar yerine geçişi ceza infazı ilminin doğuşu ile ilgilidir. Ölüm cezasına yapılan tenkitlerin bu ceza hakkında geçerli olmayışı ve ilmî esaslara uygun olarak infaz edilirse islâh kabiliyetinin bulunması, hürriyeti bağlayıcı cezaları genel ceza haline getirmiştir. Hürriyeti bağlayıcı cezalara yapılan tenkitler, cezanın kendisine değil süresine veya infaz şekline ilişkindir.

    İçe bakış metodunun bütün sakıncalarına ve insanın kendi psikolojisi hakkındaki şahadetinin bütün kusurlarına rağmen cezaevlerinin etkisini hükümlülerin ağzından öğrenmek çok faydalıdır.

    Ferri'nin dediği gibi ceza, suçun faili olan insanda bir amaca ulaşmalıdır. Bu itibarla ceza suçlunun şahsiyetine bağlıdır. Her ne kadar bütün ceza yaptırımları, bazı hakların kullanılmasına engel olmak veya sınırlamak suretiyle şahsiyetin daraltılmasını gerektirse de, şahsiyetin temeli olan hürriyeti kaldıran tek ceza hapis cezasıdır. Zira hürriyet yoksa, insan da yok demektir. Bu itibarla hürriyeti tamamiyle kaldıran bir ceza (=hücre hapsi) insanda hiçbir gayeye ulaşamaz. Bu itibarla hürriyeti kaldıran değil, "hürriyeti bağlayıcı" ceza kavramı bir anlam ifade edebilir.

    Kısa süreli, uzun süreli cezalar:
    Hürriyeti bağlayıcı olan cezaların en önemli unsurlarından biri de süredir. Hapishanede birkaç gün kalmış olmak suçluyu ıslâh etmez. Cezaevinde ânî bir ıslâh edici gücün varlığına inanılmaz. Bir mahkûmun ıslâh edilmesi, onda bir psikolojik değişme meydana getirilmesi, zaman ve emek meselesidir. Bu sebeple kısa süreli cezaların faydası değil psikolojik sakıncaları mevcuttur.

    İki defa altı aya mahkûm olmuş bir kimse ile bir defada bir seneye mahkûm olmuş iki mahkûmu düşünelim. Cezaevinde kalma süresi bakımından aralarında fark yoktur. Fakat cezaevinin psikolojik tesiri bakımından fark büyüktür. İki defa altı aya mahkûm olan evvelâ ceza evine girerken işini, ocağını terk etmiş, birinci girişinde utanmış, üzülmüş, ikinci girişinde ise alışmıştır. Hapishanenin zannedildiği kadar korkunç bir yer olmadığı, felâket arkadaşları bulmanın daima mümkün olduğu, hattâ belki de iyi bir vakit geçirme imkânı bulunduğu fikri suçluda uyanmıştır. Zaman pişmanlık duygusunu uyandıracak kadar uzun olmadığından ceza etkisiz kalacaktır. Halbuki bir yıla mahkûm olan kimse, cezaevinde pişmanlık duyacak kadar kalmıştır. Kendisine gelip geçici gözü ile bakılmaz, ruhî melekelerini incelemek, tahliyesinden sonra hayatını temine yarayacak bir iş öğrenmek imkânı vardır.

    Hangi cezalara "kısa ceza" nazarı ile bakılacağı da tartışmalı bir meseledir. Bu hususta çeşitli süreler teklif edilmiştir. Bize göre bu sürenin tâyininde hürriyeti bağlayıcı cezanın türü, infazda takip edilen sistemin şiddet derecesi, suçlunun ruhen ıslâhına (ıslâhı nefs) karşı iç âmillerin etkisi gözönünde tutulmalıdır.

    Yabancı memleketlerde olduğu gibi bizde de kısa süreli cezalara, mahkûmiyet, çoğunluğu teşkil etmektedir.

    Kısa süreli cezaların psikolojik sakıncaları özellikle şunlardır:

    a) Cezaevinin kötü etkileri olduğu aşikârdır. Bu kötülük kendini özellikle hükümlüler arasında iyi bir sınıflandırma yapılmadığı, ruhen bozulmuş olanların diğerlerini bozduğu durumlarda gösterir. Kısa süreli hükümlülerin iyi bir sınıflandırmaya tâbi tutulamamaları yüzünden böyle bir tehlikenin her zaman ortaya çıkacağı açıktır.

    b) Kısa süreli cezaların mükerrirlerin çoğalması üzerinde etkisi vardır. Birçok kimse üzerinde hürriyeti bağlayıcı cezanın acısı değil, manevî etkisi suçu önleyicidir. Cezaevinde bir süre kalmanın, hapsedilmenin, vereceği maddî acı, tahammül edilmez değildir. Dürüst insanları korkutan hapishaneye girmiş olmanın vereceği manevî acıdır. Bu sebeple bir defa cezaevine giren kimsenin, bu manevî acı geçtikten sonra, aynı acıyı duymasına imkân olmadığı gibi, hapishaneye girmiş olmak damgası bir kere vurulduktan sonra o kimseyi yeni suç işlemekten döndürecek manevî setler yıkılmış demektir. Bu suretle suçlu artık mükerrirler sınıfına dahil olmuştur.

    c) Mahpusta sosyal ilgisizlik denilen bir ruhî durum baş gösterir. İnsanları toplum kurallarına uygun şekilde harekete sevk eden sosyal bağlardır. Cezaevine girmekle işini, karısını, çocuklarını ve kendisine güvenenleri manen kaybettikten sonra suçlunun toplumla ilgisi kalmaz. Toplumun etkisi üstünden kalkınca şahıstaki ilkel isteklerden gelen bütün eğilimler geniş bir tatmin sahası bulur.
Hürriyeti bağlayıcı cezaların infaz şekilleri:

    Bir kimseyi hürriyetinden mahrum edivermekle ceza denilen müessesenin meydana geleceğini zannetmek yanlıştır. Adalet psikolojisinin üzerinde ısrarla durmağa mecbur olduğu husus, hürriyetin sadece sınırlanması değil nasıl sınırlanacağının tespitidir. Hürriyetin çeşitli şekillerde daraltılması suçlu üzerinde farklı psikolojik etkiler yapar. Mahpus hürriyetinden üç şekilde mahrum edilebilir: Müşterek hapis, hücre hapsi, kademeli serbestî sistemi.
    Müşterek hapisten daha çok etkilidir: Yalnızlık ve sessizlik insanları korkutur. Hücre, karşılıklı bozucu etkileri ortadan kaldırır.

    Görülüyor ki hücre sisteminin lehine ve aleyhindeki düşüncelerin hepsinde gerçek payı mevcuttur. Fakat bizce hücrenin infazın başlangıç devresi olarak korunması gerekir. Çünkü hücrenin iyi ve kötü etkileri ne olursa olsun, şurası muhakkaktır ki, mahpus cezaevine girdiği zamankinden daha kötü ruhlu olarak topluma iade edilmez. Hücre ıslâh edemezse bile, bozmaz. Bu sebeple "kademeli serbestî" sisteminin ilk basamağı olarak hücreye ihtiyaç vardır. Hücre de suçlu, cezanın şiddeti ile karşı karşıya gelir. İlk ruhî buhran böylece başlar, ıslâh bakımından bu "psikolojik darbeye" ihtiyaç vardır.

    Birlikte hapis, suçluların birbirlerini tanımalarını sağlar, tahliyeden sonra suç işlemek üzere anlaşmalar yahut tahliyeden sonra dürüst hayat sürmek isteyen mahpusu hapishane arkadaşlarının rahatsız etmesi, onu yine kötü yola sevk etmeleri, şantaj ihtimalleri ciddi sakıncalardır.

    Cezaların, suçluların ruhunda doğurduğu psikolojik eşitsizlik müşterek hapiste son sınırına varır. Bazı kimseler hapishane topluluğu içinde korkunç bir ızdırap duyar. Bazıları için ise bozulmuş bir topluluk içinde yaşamak, kendi ocağında yaşamak kadar rahat ve neşelidir. Bunların üzerinde müşterek hapis hiçbir etki yapmaz.
    b) Hücre hapsi: Asırların tecrübeleri müşterek hapsin fenalıklarını göstermiş ve cezanın hücrelerde infazı fikrini doğurmuştur. Buna karşı hücre sistemine (bilhassa gece ve gündüz devam eden hücre hapsine) şiddetli eleştirilerde bulunulmuştur. Bunları şöylece özetlemek mümkündür.

    aa) Hücrenin kötü etkileri: Hücrede ıslâhın esas unsuru olan iş ve çalışma teşkilâtını meydana getirmeğe imkân yoktur. Küçük el sanatlarından başka sanatların hücre mahpusuna öğretilmesi imkânsızdır.

    Çıldırma, intihar vak'aları, ruhî karışıklıklar hücrenin büyük sakıncalarıdır.

    Hücrenin müşterek hapisten daha etkili olduğu ispat edilememiştir. Tahsil ve sosyal seviyesi yüksek olan suçluların birbiriyle temas etmektense bir hücreye konulmalarını istemeleri bunu gösterir.
    Hücre insanın ruh yapısına aykırıdır. Toplum içinde yaşayan insanı hücrede tutmak onu toplum halinde yaşamak kabiliyetini, özellikle kendini idare imkânını kaybettirir.

    bb) Hücrenin iyi etkileri: Hücre tam bir disiplin teminine uygun bir cezadır. Hücre disiplin suçlarına meydan veremeyeceğinden gardiyanların keyfi muamelelerinden gelen sakıncaları da önler.

C