| | |
Faruk EREM'in Adalet Psikolojisi Kitabı'ndan
Kriminoloji yeni bir bilimdir. Suç ise toplum kadar eskidir ve her toplumda suç cezalandırılmıştır. Bu itibarla kriminolojinin yeni bir ilim olmaması gerekir. Kriminolojide yeni olan bir ilmi metotlardır.
Kriminoloji yeni bir bilimdir. Suç ise toplum kadar eskidir ve her toplumda suç cezalandırılmıştır. Bu itibarla kriminolojinin yeni bir ilim olmaması gerekir. Kriminolojide yeni olan bir ilmi metotlardır. Ceza hukukunun esas müesseselerinden birini teşkil eden "ceza" kriminolojiyi ilgilendirmez. Ceza hukuku "ceza" ile bazı gayelere ulaşmak ister. Her ne kadar cezanın gayesi yazarlar arasında tartışmalı ise de hepsinin birleştiği husus, bir amaç için "ceza"nın araç olduğudur. Kriminoloji ise gaye gütmez. Sadece suçu, hadise olarak izah etmek ister.
Bir Amerikan yazarının dediği gibi biyolojik gerçekler her zaman kanuna uygun değildir. Örneğin Amerika'da evlenmeğe ilişkin kurallarda, Birleşik Amerika Devletlerinin bazılarında ecdadında bir tek zenci bulunan kimsenin "zenci" sayılmasına karşı, diğer bazı devletlerde yalnız büyük ana veya babası zenci olana "zenci" denmektedir.
Fakat biyolojik bakımdan bir kimsenin zenci olup olmadığının bu kanunlarla hiçbir ilgisi yoktur, işte bunun gibi Ceza Kanununun her suç saydığı fiilin kriminolojik bakımdan da suç olduğu iddia edilemez.
Bir yazarın dediği gibi "suçun mahiyetinde bir ihtilal" meydana gelmektedir; "en tehlikeli suçlular hiçbir zaman cezaevinde değildirler." Mala karşı önemsiz ve basit suçların kaynağında ihtiyaç, bu çeşit suçların büyük ölçüde işlenenlerin kaynağında ise para veya mevki hırsı yer alır. Genellikle cezasız kalan bu sonuncular çok tehlikelidirler.
Adi hırsızlık gibi mala karşı suçlar örneğin Amerika'da senede 400 milyon dolar zarara sebep olduğu halde büyük birkaç dolandmcılık vak'ası bu rakamı fazlası ile aşmaktadır. Yine Amerika'da "hileli iflas" alacaklıların uğradığı zarar her yıl 500 milyon doları aşmaktadır.
Herhalde, bir memleketin kriminolojik levhasını çizebilmek için Ceza Kanununun dışına çıkmak lazımdır. Gerçek hayat ile bağlantısını kesen kriminoloji verimsiz kalır. Uzun zaman kriminologlar, cezaevlerindeki mahkkumları incelediler. Bu suretle çok defa yanlış neticelere varılmıştır. Çünkü mahpuslar; bir memleket suçlularının ancak pek küçük bir kısmını temsil ederler. Bundan başka hürriyetlerinden mahrum edilmiş kontrol altında ve tahrik edici tesadüflerden uzak bir hayat süren mahpusa bakarak, toplum içindeki suçlunun dinamik özellikleri tespit edilemez.
Klasik okul "suçlu" üzerinde durmamıştı. Pozitivist okul suçluyu "hasta-adam" fikrine yaklaştırdı. Suç sosyolojisi de yeni anlayışlarla suçluyu "kendi içine kapanan adam" olarak kabul etmektedir. Kendi içine kapanmadan evvel bu adam kendisinden kaçınılan, kovulan adam psikolojisini taşır.
|
|
|
| | | ||
|