Vakıf Hakkında
Faruk Erem
Hümanist Dergi
Halk Kültürümüz-Nevin Erem
Sözlü Savunma
Faruk Erem'in Gazete Arşivinden
İki Dakika
Faaliyetlerimiz
Geleneksel Evler
Cezada Islah Unsuru
Folklor
Yoğurt
Sağlık Köşesi
Lale Bahçesi

Yaşamak Sanatı
Arka Kapak

Erguvan Ağaçları

Haberler
Gezelim-Tanıyalım
Bize Yazın
EKONOMİK DEVLEŞME VE ANAYASA
TRÖST VE ANTİKARTEL HUKUKUNUN DÜZENLENMESİNE İLİşKİN YASALARIN NASIL BİR TEMELE DAYANACAĞı YENİ ANAYASADA GÖSTERİLMELİ.
Prof. Dr. Faruk EREM


Yeni bir Anayasa yapılması çalışmaları başlayınca ilk sorun, bu Anayasanın nasıl bir "Ekonomik demokratik kamu düzeni"ne dayalı olabileceği, "Ekonomik ve sosyal haklar"ın nasıl bir düzene bağlanacağıdır. Bu açıdan 1961 Anayasasında bazı boşlukların bulunduğu "Anayasal önlemler"in eksikliği anlaşılmış bulunacaktır. Bir örnek olarak "Ekonomik devleşme"nin sakıncalarının demokratik sınırlar zorlanmaksızın, nasıl giderilebileceğini bu deneme yazı ile ortaya koymak istiyoruz.

Demokratik ülkelerde, sermaye, ya da özel teşebbüsün aşırılıklarına karşı başlıca iki önlem (tedbir) düşünülmektedir. Bunlardan birincisi millileştirme, ikincisi ekonomide tekelciliği (kartel, tröst) önlemektir. Fakat her iki Önlemin yasal koşullarının kanunlarda açıkça gösterilmesi, alınacak önlemlerin idari yargı dışında bırakılmaması gereklidir. Bu açıdan Anayasanın istediği ekonomik düzeni kurmak için bu iki önlemin de hukuk kurallarına ve hukukun üstünlüğü anlayışına aykırı biçimde saptanmaması ve uygulanmaması gereklidir. Serbest rekabet rejiminde müdahaleci devlet makbul değildir. Fakat anti-kartel ve anti-tröst 1müdahelelerde bulunan devlet için görev daha başka türden kamuyu koruyucu nitelikte bir davranıştır. (Gaygi 'f, L'etat de droit et I'organisation comtemparaine de I'economie et des rapports saciaux), (Revue de la commission international de juritstes s. 6, 13).

MİLLİLEŞTİRME
Anayasamızın 39. maddesinde, millileştirme önlemi "Devletleştirme olarak düşünülmüş ve "Kamu hizmeti niteliği taşıyan özel teşebbüslere ve kamu yararının gerektirdiği haller"e hasredilmiş, gerçek karşılığın ödenmesi şart koşulmuştur. O halde neyin "Kamu hizmeti niteliği" taşıdığının da saptanmasında zorunluluk vardır. "Kamu niteliğindeki hizmet" kavramı eski idare hukuku ölçülerine göre takdir edilemez. "İlerletici yorum metodları" bu kavrama genişlik getirmiştir. Eğer bir özel girişim memleket çapında "Ekonomik mihrak" haline gelirse hizmet, kamu niteliğine doğru genişlemiş demektir. Fakat bu haldeki girişimler için dahi millileştirme son çaredir. Bazı ülkelerde bu son çareye başvurmadan önce başka önlemler denenmiş ve başarı kazanmıştır. Eğer bu girişim pek büyük karlılık içinde ise bundan kamunun katkısı vardır. Çünkü böyle bir katkı olmadan oransız kar mümkün değildir. Bu durumları önlemek için yıllık bilançoları belli bir oranı aşan kuruluşların "Devlet denetimine açık kuruluş" haline getirilmesini sağlayacak idari kararı almaya bir kanunla hükümet yetkili kılınmalıdır. Böyle bir girişimin, başarabildiği kadar kara hakkı vardır. Fakat aşırılıkların bulunup bulunmadığı sürekli bir denetim altında olacaktır. Bu denetim sadece Ticaret Kanununun "Şirketler"e ilişkin hükümlerine göre değil, girişimin ekonomik kamu düzenine nasıl bir etkisi olduğu açısından da incelemeyi kapsar.

Denetimden çıkan bir "Özel teşebbüs"ü yıkmadan yararlı bir hale getirmek topluma faydalı gözükürse, "Zorunlu ortaklık" haline gidilebilmelidir. Teşebbüse devleti dilerse ve dilediği sürece ortak olmaya yetkili kılan bir kanun çok şeyi düzeltir. Çünkü devlet, kendi kendini aldatmayacaktır. "Kamu İktisadi Teşebbüs"lerine özel sektörün katılması düşünülürken, devletin özel teşebbüse katılması neden düşünülmesin?

ÖNLEMLER
"Sosyal adalet" açısından haklı bir düzene bağlanmadıkları takdirde "Ekonomik koalisyonlar" demokrasileri gerçek dışı kılar. Akit serbestliği, klasik kavram içinde ısrarlı bir Borçlar Hukuku anlayışı ile kartel ve tröstlere karşı çıkılması mümkün değildir. Demokratik rejime bağlı kalmak isteyen bütün memleketlerde kartel ve tröstlere ilişkin kurallar konulmuş, bu rejimden uzaklaşmak isteyen memleketlerde ise kartel ve tröstlerin teşvik edildiği görülmüştür. Almanya'dan örnek verebiliriz. Almanya'da ilk defa 1923 tarihli karteller hakkında kanun ile gelişen bir anlayış "Nasyonel Sosyalizm" ile uygulanmaz hale düşmüş, merkezi ekonomik siyaset kartelleşmeyi uygun görmüş ve bunlar devletin ekonomik siyasetini yürütmekte yarı resmi araçlar haline gelmişlerdir. Nasyonel Sosyalizmin yıkılmasından sonra Almanya'da 1957 kanunu ile kartellere karşı önlemlere yeniden dönülmüştür.

Danimarka kökenini 1936 yılında bulan 1955 kanunu ile bu tür tekelciliğe karşı iki ilke getirmiştir: Kartelleşme eğilimlerinde en geniş aleniyet ve ticari faaliyetin denetime tabi kılınması.

Her yıl Danimarka'da bu çeşit kuruluşların faaliyetleri denetim raporları ile halka açıklanır.

İngiltere'de 1948 kanunu ile kurulmuş tekeller (monopoller) komisyonu 1953 ve 1956 kanunu ile geliştirilmiş ve bu komisyon İngiltere'de tekelcilik yaratmış, ticari kuruluşlar hakkında rapor düzenlemek ve bunu ilgili makamlara sunmakla görevli kılınmıştır. Komisyon ilgililerden ve her uzmandan dilediği bilgiyi istemek hakkına sahiptir. Komisyonun verdiği raporlara göre gerekli önlemler alınır.

Anlaşmaya katılan şirketlerin, anlaşılan konularda (örneğin, satış veya alış fiyatlarında) tek biçimde davranış taahhüdü, bunun ihlalinde ağır tazminat ödemeyi kabul "kartel"in ilkel tanımıdır. Aynı konudaki şirketlerin hisse senetlerini toplamak, bu suretle o konuda bir merkezden tek biçimi i kararlara varmak anlamında "tröst" daha ileri giderek "holding" (= şirketlerin şirketine, dev şirkete) dönüşmüştür. Holdingin kapsadığı şirketler biçimsel bağımsızlıklarını sürdürürler, fakat holding onların gerçek sahibidir. Çünkü mali denetim ondadır. Böylece ekonomik bir "tahakküm" sağlanmış olur.

Türkiye'de tröst veya kartel mevcut olmadığı iddiası, yüzeyde kalan bir gözlemdir. Tröstleşme ve kartelleşme her ülkenin ekonomik ortamına göre yoğunluk gösterir. Kaldı ki dış tröst ve kartellerin temsilciliği tipi de küçümsenmemelidir.

"Antikartel ve antitröst hukuk" demokratik memleketlerde pek gelişmiştir.Böyle bir düzene girmedikçe ekonomik sömürü önlenemez. "Sosyal hukuk devleti"nden söz edilemez.

Mithatpaşa Cad. No:66/6      Tel: 0312-419 38 65      Fax: 0312-419 76 25