Vakıf Hakkında
Faruk Erem
Hümanist Dergi
Halk Kültürümüz-Nevin Erem
Sözlü Savunma
Faruk Erem'in Gazete Arşivinden
İki Dakika
Faaliyetlerimiz
Geleneksel Evler
Cezada Islah Unsuru
Folklor
Yoğurt
Sağlık Köşesi
Lale Bahçesi

Yaşamak Sanatı
Arka Kapak

Erguvan Ağaçları

Haberler
Gezelim-Tanıyalım
Bize Yazın


Islah kavramı, (a, Islahın gayesi, b. Islah faaliyetinin kapsamı).
Suçlu gruplarına göre ıslah


Islah kavramı:
Ceza infazı ilmi, her şeyden evvel cezada ıslah edici bir güç tanır. Islah etmek terbiye etmek demektir. Terbiye etmenin ne demek olduğunu, ancak nelerin terbiye etmek manasına gelmeyeceğini saptayarak anlayabiliriz. Bir hayvana aynı hareketi yaptırmak suretiyle ve bazen da şiddet kullanarak, kendisinde bir alışkanlık yaratmak, ona mihaniki olarak bazı hareketleri yaptırmak mümkündür. Bu işleme genellikle "hayvanı terbiye etmek" adı verilir, bu otomatik alışkanlık gerçekte terbiye sayılamaz. çünkü terbiye ve ıslahın gayesi insanı otomatik bir varlık olmaktan çıkarmak, ona düşünmesini ve iradesini ve bütün psikolojik varlığını iyi bir şekilde kullanmak yeterliliğini vermekle mümkündür. Bu ise hadiseye, mahkumun şuurunu katmak ile, yani suçluyu ikna suretiyle ıslah etmekle mümkündür. Suçluyu ıslah edecek kurallar yaratılmaz, bulunur.

Kanuni manada "mes'uliyet", bir bakıma "objektif mes'uliyet"dir. İnsanlarda mevcut olan veya mevcut olmaması psikolojik bir noksan sayılan şey ise "sorumluluk duygusu"dur. İnsan, insanlaştıkça kendini sorumlu hisseder. Suçluların islahında da bu duyguyu uyandırmak ve geliştirmek zorunluluğu vardır.

Suçun gerçek sebebi, sadece suçun işlenmesi anındaki sebep değildir. Suçlunun bütün hayatı boyunca bünyeleşmiş sebeplerin suçta payı vardır.

Suçluda her türlü sorumluluk duygusunun yokluğu, iddia edilemez. Sorumluluk duygusu görecelidir. Çocukta, aklen malul olanda, hukuki anlamda ceza mes'uliyeti yoktur. Fakat çocuğun terbiye müessesesi, aklen malul olanın tedavi müessesesi disiplinine aykırı hareketleri cezalandırılır. Zira çocuğun ve akıl malulünün anlıyabileceği kadar basit kurallar karşısında sorumlulukları bulunduğu neticesine varmak mümkündür. Böylece kişiden kişiye değiştiği bilinen duygunun, suçluda gelişime sevk edilmesinde, basitten karışığa doğru pedagojik usuller kullanılmalıdır.

a) Islahın gayesi: Terbiyenin bir gayesi de suçluya toplumun istediği psikolojik "şekil"i vermektir. Islahta gayenin ne olduğunu, ıslah ile görevli olanlann bilmeleri gerekir. Mahkumun ıslahının hangi gayeye yöneltilmesi gerektiği konusunu iyi anlayan bir cezaevi idaresi, ıslah hususundaki emeğini değersiz gayeler için harcayamaz. Mahkumun ıslahı, her şeyden evvelonun zararsız bir vatandaş olarak topluma "yeniden dönüş"ünü hazırlamaktır. Göz bebeklerinin ışığa, cildin soğuğa yani bir organın dışa "uyma"sı (ajustement) hadisesi ile "uyum" (adaptation) sayılması aynı şey değildir. Sosyal hayatta ,da bu böyledir. Suçlunun topluma uydurulması değil "topluma uyum"u sağlanması (readaptation sociale) böyle bir manaya alınmalıdır.

Hükümlünün ıslahı hususunda ilk unsur, onu tanımakla elde edilir, tanımadan ıslah etmek imkansızdır. Bundan sonra çevresini araştırmak ve hükümlünün üzerinde, iyi veya kötü etkilerini belirlemek lazımdır.

b) Islah Faaliyetinin Kapsamı: Islah işinde çeşitli etkenlerin tesiri ile karşılaşılacaktır. Hükümlünün sübjektif bir direncine rastlamak mümkündür. Hükümlü dıştan gelen ıslah edici etkilere, yaradılışından gelen unsurlarla az çok direnmek isteyecektir. İç direncin derecesine göre mahkumları, ıslaha elverişli olma bakımından derecelendirmek mümkündür. Fakat iç direnç ne kadar kuvvetli olursa olsun ıslah imkanını ortadan kaldırmaz. Islahda zorluk, yenilmesi daima mümkün bir güçlüktür, imkansızlık sayılmaz.

Her suçlu serbest hayatta mensup olduğu sosyal sınıfın izlerini taşır. Suçluluğun sebepleri arasında bu sosyal sınıfın kötü etkileri olabileceği gibi çevreye alışmamak, uymamak halleri de bu sebepler arasında kendini gösterebilir. Sosyal sınıfın etkileri ne olursa olsun fert, bu sınıfın malı sayılamaz. Ahlaki değerlere daha fazla bağlı sınıflara üstün sınıf ismi verirsek, sınıfları birbirinden ayırmağa imkan bulabiliriz. Üstün bir sınıfa fert daima yükselebilir. Bulunduğu sınıftan aşağıya inmesi de mümkündür. O halde ıslah işinde ilk emekler, hükümlüyü olduğundan aşağıya düşürmemek için sarfedilmelidir. Yükseltici terbiyeden önce, önleyici terbiyeye ihtiyaç vardır.

Hükümlünün ıslahında terbiye, hem beden ve hem de ruh üzerinde toplanmalıdır. Suçluların çoğunda görülen marazi, psikolojik durumun sebepleri arasında beden zayıflıkları bulunur. Spenser'in dediği gibi "insanın hayatta başarılı olmasının ilk şartı, her şeyden evvel sağlam bir hayvan olmasına bağlıdır". Cezaevinin dar çevresi içinde bedenen ihmal edilmiş hükümlülerin ıslahını temin etmek hemen hemen imkansızdır.

Suçlu guruplarına göre ıslah: Suçlunun ıslahı Ceza Hukukunun esasları ile ilgilidir. "Kefaret" nazariyesine dayanan "Klasik Ceza Hukuku" irade serbestisini esas tutar. Bu okula göre suçlu "İrade Serbestisi"ne sahiptir, suçu böyle bir irade ile işlemiştir. iradesine sahip olduğuna göre kendi kendini değer isterse ıslah edebilir. Fakat suçluluğun yapılıştan da ileri gelebileceğini kabul edenler bu fikirde değildirler ve ıslahın imkansız olacağı hallerin de bulunabileceği fikrindedirler. Bununla beraber "Pozitivist okul" ceza yerine "Toplumu Koruma" kavramını koyarak Ceza Hukukunun ıslah gayesine büyük önem vermiştir. Lanza'nın önderlik etmiş olduğu "Ümanist okul" ise cezanın ıslah ediciliğinde onun esasını bulur ve şu neticeyi çıkarır: Ceza ıslah etmezse faydasızdır. Suçta "Kompleks"lerin dışa vurum özelliğini gören Freud Kriminolojisi ise sadece cezalandırma anlamına gelen cezanın kaldırılmasına ve onun yerine -suçlunun durumuna göre- terbiye ve psikanalitik tedavi tedbirlerinin konmasına taraftardır.

Meselenin "Suçlu Guruplarına göre Sınıflandırılması" fikriyle halledilmesi düşünülmüştür. Fakat Ferri daha 1921 projesinde çok fazla ayrıntıyı da kapsayan bir sınıflandırmanın kanunlarda yer alamayacağı neticesine varmıştır. Suçlu guruplarına göre sınıflandırmaya yer vermiş bulunan kanunlar dahi ancak, çok büyük guruplar (itiyadi, mesleki, temayülü suçlular) kabul edebilmişlerdir. Fakat bu guruplar arasındaki sınırlar uygulamada belirsiz kalmakta ve örneğin "İtiyad Suçlusu", suçu meslek edinenlere dönüşmektedir. Sınıflandırma güçlüğü her insanın bir bütün teşkil etmesinden ve bir prototipe dönüştürülememesindendir. Tiplerin nazari tariflerinden her ferdin incelenmesine doğru gidildikçe suçlunun hemen daima karma bir yapılışta olduğu ve nazari olarak tayin edilmiş esas tiplerden çeşitli ölçülerde alınmış özelliklerden meydana geldiği görülmektedir.

Genellikle cezaevinde suçlunun "Yeniden Terbiye"sinden söz edilir. Fakat terbiyenin yeniden ele alınması fikri pek açık değildir. "Tesadüf Suçlusu" ile "İhtiras Suçluları" ıslah bakımından gerçek suçlu sayılamazlar. Suçdan önceki ahlaki durumları suç ile bozulmuş değildir. Bu sebeple cezaevinde bunların ıslahı da söz konusu olamaz. "İtiyat Suçluları" ile "Suçu Meslek Edinmiş Olanlar"ın ıslahında ise çok dikkatli olmak lazımdır. Çünkü suçlulara, cezaevi, taktiklerini değiştirmeği, toplum ile çatışmalarda daha kurnaz olmayı öğretir. Cezaevinden çıkınca toplumun geleneklerine ve kanunlarına uyar, görüneceklerdir. Eğer gerçekten böyle hareket ederse bu ıslahtan ziyade cezaevinde çektikleri cezanın acı hatırasından ileri gelmiş olabilir. Bu sebeple bir hükümlüye cezaevinde ıslahı nefis etmiştir diyebilmek için çok dikkatli olmak lazımdır. Cezanın infazı ile uğraşanlar arasında "Islahı Kabil Olmayan Suçlu"ların mevcut olduğu neticesine varmış olanlar da vardır. Fakat suçluların ıslahı mümkün olan -ıslahı mümkün olmayan diye ikiye aynıması münakaşalı bir fikirdir. Islahı kesin surette imkansız suçlu mevcut olamayacağı fikrinde olanlar çoğunluğu teşkil ediyor. Böyle düşünenlere göre suçlu ıslah edilebilir. Yeter ki ona ıslaha elverişli vasıta uygulanmış olsun. Karakterde kesin bir değişmezlik mevcut değildir. Bu bakımdan iyi bir "Ceza Pedagojisi" (Pedagogia Penale) mucizeler yaratabilir.

Ruiz -Funes'in fikrine göre ceza, suçu önleyici bir engel teşkil etmesi gereken yapay bir acı doğurur. Öyle insanlar vardır ki cezayı bir eğlence sayar veya sosyal seviyenin değişmesine karşı ilgisizdir. Ceza bunlara etkili değildir ve bu gurubu mazoşistler teşkil eder. Mazoşizmin kahramanlıktan manevi hissizliğe kadar dereceleri mevcuttur.


Mithatpaşa Cad. No:66/6      Tel: 0312-419 38 65      Fax: 0312-419 76 25