|
Faruk EREM'in Kurultay'ı Açış Konuşması
Sağlayacağı büyük mesleki faydaya ve sonuçta dönüşeceği kamusal yankıya, dolaylı da olsa sosyal sorunlara getireceği çözümlere inançla Türk Tabibler Birliği ile Türkiye Barolar Birliğinin ortaklaşa düzenledikleri Kurultaya onur veren sizlere teşekkürle sözlerime başlamak istiyorum. İnsanı ele alan Bilimlerde tek yönlü, diğer bir deyimle "tecrit" ederek inceleme bazen yanılgılı, çok kez eksik, sonuçlar vermektedir.
Tıp-Hukuk Kurultayının bir anlamı da böylesine sakıncalardan uzak kalma zorunluluğunu kanıtlamaktadır.
Kurultayımızın bir başka amacı da bazı alanlarda kendini duyuran tıbbi gereksinmelerle, yasal tutuculuklar arasındaki çelişkiyi gidermenin olanaksız bulunmadığını gösterebilmektedir. Hekime itimatsızlığa dayalı bir sistem başarılı olamaz. Tıbbi alanda, hekimlik mesleğindeki yasal düzenleme , çağını çoktan yitirdi. Bir kıyaslama yapabiliriz. Yeni avukatlık yasası -bazı kusurlarına rağmen- avukatlık mesleğine bir atılım gücü getirdi. 1928 tarihli "Tebabet ve şuabatının tarzı icrası hakkındaki kanun" şaşılacak derecede ilkellikleri ile sürüp gitmektedir.
Türkiye’mizde hekimliğin , bu kanunla tıkalı bilimsel ve deneysel soluk alma olanaklarını açamayız.
Hekimin sorumluluğu, Tıb'da ve Hukuk'da, belki de üzerinde en çok durulan bir konudur. Hekimin "hukuki sorumluluğu"nu Borçlar Hukuku'nun genel ilkeleriyle, "Ceza Sorumluluğu'nu Ceza Kanununa göre çözmekle, Mes'uliyet hukukunda tek biçimliliğe bağlı kalmakla, mesleki atılımları engellemek, her geçen gün, daha zararlı olmaktadır. Hekimliğin kendine özgü Mes’uliyet Hukukunun, yeni ve ayrıcalıklı ilkelerini, hekim ve hukukçu olarak, birlikte saptamak zorundayız.
Kuşkusuz son yılların, en önemli Tıp-Hukuk karma olayı "Organ ve doku alınması, aşılanması ve nakli hakkında”, 1979 yılında yürürlüğe giren 2238 sayılı kanundur.
Bu olayın bir özelliği de şudur: Böyle bir kanuna gereksinmeyi ilk kez, resmi nitelikte belirten yüce Yargıtayımız olmuştur. Bir organ nakli olayında ceza sorumluluğunu kaldıran Yargıtay 4. Ceza Dairesinin kararı (2.6.1975, 2433/3150) bu kanunun gerekçesinde şöylece değerlendirilmiştir: "Yapılan bazı organ nakillerinde, bunu gerçekleştiren sağlık ekipleri, ceza takibine maruz kalmışlardır. Ancak Yargıtay, Tıb'bın, insan sağlığı ve yaşamı yönünden çağdaş gelişimine çalışan doktorları cezalandırmayı düşünmemiş, mahkumiyet kararlarını
bozmuştur" (TBMM, dönem 5, toplantı 2). Yine aynı kanunun gerekçesinde Barolar Birliği
nin bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu ayrıntılı ve olumlu mütalasına da
yer verilmiştir. O halde bu olay bir deneme, bir örnektir. Tıp-Hukuk karma emeği en doğru düzenlemeyi bulabilmiştir. Bundan umutlanarak, diğer sorunların çözümünü hazırlayacak düşünsel ortamı, Kamu Oyunu yaratmak, olgunlaştırmak, demokratik düzen içinde, en isabetli bir süreçtir.
Gelecek Tıp-Hukuk Kurultaylarının müjdecisi olan 25-27 Mayıs 1980 Kurultayını, bu
inançla açıyor ve saygılar sunuyorum.
|
|
|
| |