4) Geleceğin hukuksal teşhisi: Türk Yargısı bugün her kararında Yasanın ne dediğini açıklamakla kalmamakta, Yasanın nasıl olması gerektiğini de gösteren uyarılarda bulunmaktadır. Yüksek Mahkemelerimizin İlke Kararlarını bu açıdan dikkatle izlemek, geleceği öngörmek bakımından, çok değerli bir olanaktır.
Hukukta "olan'la, "olacak olan"ı birbirinden ayrı tutmak çağımızın hukukçuluğu değildir. Hukuk, geleceğini de kendi içinde oluşturan bir bilim koludur. Bugünün uygulaması, geleceğin teşhisini savsayamaz. Bu nedenle "olan"la "olacağın" ayrılmaması, görevin yapısından gelen özelliğidir. "Hukuk Dinamizmi" nin ve aranan "Dinamik Hukukçuluk"un temeli budur.
5) Olaylara Yaklaşım: Hemen her ülkede Hukuk Fakülteleri teorik araştırmalar merkezi haline geldi. Toplumun yaşayan yönünden uzaklaştılar. Yargılamada görev alanlar ise, olaylara ve olayların sosyal Özüne inmek zorunda kaldılar. Bu özelliğin, "Soyut Hukuk Kuralları" dışında "Yaratıcı İçtihad"a olanak sağlaması -belki de- zorunluluk getirmesi olağandır.
"Yürütmenin hiç bir eylem ve işleminin Yargı Denetimi dışında kalamayacağı" kuralı "Hiçbir toplumsal olayın Yargının değerlendirmesi dışında kalamayacağı" isabetine dönüşmüştür. Bu gerçek, Türk Yargıcına ve Avukatına daha büyük ve soylu bir görev ve aynı zamanda pek büyük ve pek ağır bir sorumluluk yüklemektedir.
6) Doğmatik Hukuktan Uzaklaşma: Hukukun, toplumun gerisinde, biçimselliğe, tutuculuğa indirgeli kalmamasını, her ülkede Yargıçlar ve Avukatlar sağlamışlardır. Toplum yaşadıkça değişecektir. Bu süreci karşılayamayan düşünceler hukukun dışında kalır.
Gelişmekte olan ülkelerde "Doğmatik Hukuk" ile toplumsal aşamaların çatışmasını sadece yargının "İlerletici Yorumu" başarı ile çözebilir. Yüksek mahkemelerimizin bazı kararları bu gerçeğin bilincini yansıtmaktadır. Demokrasimizin yaşamında Yargı en ön saftaki yerini hiçbir dönemde terketmedi.
Gelişmemiş veya gelişmekte olan ülkelerdeki "Hukukçunun görevi"nin gelişmiş ülkelerdeki görevinden başkalığı üzerinde artık hiçbir tartışma yapılmamaktadır.
Gelişmiş ülkeler hukukçularının rahatlığına özenmenin ve buna göre davranmanın sakıncalarını veya buna ulaşamamış olmanın umut kırıcılığına düşmenin anlamsızlığını görebilmek için gelişmekte olan Ülkeler Hukukçularının yaptığı ortak toplantıların, Milletlerarası kongrelerin (Delhi, Bangkok toplantıları gibi) sadece tutanaklarına bakmak bile yeterlidir.
Gelişmekte olan ülkemizin kalkınma sorunlarının çözümünde hukukçularımıza büyük görevler ve sorumluluklar düşmektedir.
Dördüncü Beş Yıllık Plan çalışmalarının sonuçlandırılmak üzere bulunulduğu şu günlerde,
uzun vadeli plan hedeflerinin tüm yurt düzeyinde dengeli, adil, güvenli bir toplumun koşullarını yaratmaya yönlendirilmesi zorunluluğuna özellikle değinmek isteriz.