Vakıf Hakkında
Faruk Erem
Hümanist Dergi
Yapısal Gelişmeler

Faruk Erem'in Konuşması

Tutuklama

Şiir: SON

Faaliyetlerimiz

Eski Yakın Doğu

Kayaçlar

Patates Salatası

İzlanda

Tatil

Toplumun İnsanlar Üzerindeki Etkileri

İshakpaşa Sarayı

Ön Kapak İçi

Arka Kapak İçi

Arka Kapak


Haberler
Gezelim Tanıyalım
Bize Yazın
Mithatpaşa Cad. No:66/6      Tel: 0312-419 38 65      Fax: 0312-419 76 25
Mezopotamya en eski uygarlıkların bulunduğu bir bölgedir. Çanak görünümünde olan bölgedeki akarsular insanların buraya yerleşmesini mümkün kılmıştır. Üç kaynaktan gelen özgün bir kültür burada gelişmiştir. İsmi bilinmeyen ilk yerleşikleri takip eden ve çivi yazısı bulan Sümerler ve Akadlar burada yaşamıştır. Bölgedeki insan toplulukları şartlara uygun seçenekleri benimseyerek bitki yetiştirmek ve hayvan evcilleştirmek konusunda devrimlerini gerçekleştirmişlerdir.
Bilinen en eski kil kaplar Anadolu, Balkanlar, Batı Akdeniz kıyısı ve İran olmak üzere çok geniş bir alanda ortaya çıkmıştır. Bu kaplar başlangıçta sadece yemek pişirmeye yarıyordu. Çok geçmeden sıvıların taşınması, biriktirilmesi gibi bir çok işte kullanılmaya ve dönemin zevkini yansıtan bezemelerle süslenmeye başladı. Böylece biçimlendirilen ve yüzeyi parlatılan ve çizi, kazıma, astar veya boyayla bezenen kaplar basit bir kullanım eşyasından hediye ve süs eşyasına dönüştü. Bu dönemde İran'dan Orta Anadolu'ya kadar olan bölgede çömlekçilik çok zengin bezemeli örneklerle başlı başına bir sanat olarak gelişmiştir.
Böylece Malahit, Doğal bakır, kurşun gibi kolay bulunan madenlere yönelen insan bunları taş gibi işlemek yerine ısıtarak biçimlendirmenin daha kolay olduğunu gördü. İnsanlar bu yıllarda çeşitli madenlerden boncuk, iğne, delici uç gibi çeşitli nesnelere yapmayı becermişlerdir. Yeni çağın en önemli teknik gelişmelerinden biri de lifli bitkilerden dokuma ve kumaş yapımının başlamasıdır. Daha önceleri saz ve kamışlardan çok kaliteli hasır örgüler yapan insanlar bu  yıllarda keten liflerinden ince dokumaya geçtiler. İnsanlar deriden ve sazdan kap yapmayı çok uzun zamandan beri biliyorlardı.
Söz konusu bu yöntemle taş kaplar, bilezik boncuk gibi takılar tokmak, havaneli gibi çeşitli aletler ve küçük heykelcikler yapıldı. Bu yeni teknoloji bütün eski çağ boyunca doğada sadece çakmaktaşı arayan insanın çevresine yeni bir gözle bakmasını sağladı.
Beslenme alışkanlıkları değişince ateşe dayanıklı kaplar yapmak için yeni bir malzeme bulmaları zorunlu hale geldi. Bu nedenle önceleri taştan oyulmuş kaplar yaptılar ancak daha sonraları bu yöntemden vazgeçerek kerpiç toprağından yapılmış kapları denediler. Daha ileri teknik gerektiren alçı kaplardan sonra nihayet kilden kap kacak yapmaya başladılar, bu denemeler çömlekçiliğin doğmasıyla sonuçlandı.
Başlangıçta fırında pişirilmiş basit küre biçimli çömlek ve kaseler daha sonra astar ve boyayla renklendirme tekniğinin bulunmasıyla parlak kırmızı renkli kaplar İran'dan Anadolu içlerine kadar kullanılmaya başladı. Bu arada "S" şeklinde kıvrımlar yapan örneklerin yanı sıra insan ve hayvan biçimli kaplar da ortaya çıktı.

İnsanların Göçebelikten yerleşik hayata geçmesiyle ilk mimari eserler ve seramikler ortaya çıkmıştır. Kil heykelciklerin yanında değişik çanak biçimleri görülmüştür. Dekorları renkli bazen oymalı fakat daima geometriktir. Bu arada en büyük yenilik taş ve pişmiş topraktan yapılmış oyuk çizgilerle süslü mühürlerin ortaya çıkmasıdır.
Yazı ise uruk dönemin sonunda MÖ. 3300 lerde bulunmuştur. Çivi izlerini akla getirdiği için "çivi yazısı" denmesi bu yüzdendir. Başlangıçta kazılarak yazılan bu yazı daha sonra ince yontulmuş sazdan yapılma oyma kalemi ile çizilmiştir.

Zamanla oluşan şehir uygarlığında bir sarayın veya bir tapınağın olduğu her yerde bir düşünce ve sanat hareketi başlıyor ve gelişiyordu. Mimari ve plastik sanatlar da benzer ölçüde gelişme gösteriyordu.
Seramikte geometrik süsleme çoğunlukta olmakla birlikte doğadan alma motifler az değildir. Her bölge kendine özgü bir stile sahiptir. Kırmızı zemin üzerine siyah resim veya krem zemin üzerine kahverengi resimler görülür. Zaman zaman çıkan değişik kültürler bütün yakın doğuda etkisini gösterir. Geometrik desenli taş ve pişmiş kil mühürlerin sayısı artar. Daha sonraki dönemlerde ise pişmiş tuğlalardan yapılan mimari yapıların ön yüzleri çok renkli taş parçalarıyla süslenmiştir. Bunlar en eski mozaiklerdir.
Bölgedeki en eski buluntular kazıyıcılar ve baltalardır. Bunların 80.000 yıl öncesine ait olduğu sanılmaktadır. Yeni dönemin yaşam biçimi doğal olarak alet yapım teknolojisini de etkilemiştir. Tarla açmak konut ve ev eşyası yapmak için çok sayıda ağaç kesmek gerekince bu iş için pek uygun olmayan çakmaktaşının yerini sert başkalaşım kayaçlarından biçimlendirilen yassı balta ve keserler aldı. Sürtmeyle taşa biçim verme tekniğinin öğrenilmesi en sert taşları bile delebilen el matkabı gibi aletlerin geliştirilmesi bu dönemin bir çok ihtiyacını karşılayan yeni bir teknolojinin başlangıcı oldu.