Mithatpaşa Cad. No:66/6 Tel: 0312-419 38 65 Fax: 0312-419 76 25
Bu sitelerde devlet hizmetinde çalışan memurlar yıldızlardan çıkarılan kehanetleri, olağanüstü olayları, devlet düzeniyle ilgili idari ve politik belgeleri toplayıp saklama gayretine girdiler. Söz konusu metinler, pişirilmemiş, kil üstüne ucu sivriltilmiş kamışlarla yazılıyordu. Bu malzeme çabuk bozulduğu için yok olabiliyordu. Bu yüzden ilk kütüphanelerin görevi metinleri saklamaktan çok bunları sürekli olarak yenilemekti. Yazıcıların yardımcıları ise yalnız krallık mektuplarını değil hukuk anlaşmalarını ve Antikçağ uygarlıklarının temelini oluşturan destanlardan başlayarak edebi eserleri de tabletler üzerine geçirerek deneyim kazanıyorlardı. Bu tabletler bozulduğunda derhal yenileri yazılıyor eskiler çöpe atılıyordu.
Günümüze ulaşan en eski kütüphanelerden ikisi Kral Asurbanipal'ın (MÖ.669-627 yaklaşık) Ninova'da kurdurttuğu Yazı ve Bilgelik tanrısı Nabu'nun koruması altındaki kütüphane ile Şanlıurfa'da "Sultan tepe" kütüphanesidir. Bu kütüphane adını arkeolojik kazıların yapıldığı yerden almaktadır. Burada din adamı Kurdi-Nergal'e ait bir tablet koleksiyonu bulunmuştur. Bu tabletlerin en yenilerinin tarihi Yeni Asur imparatorluğunun yıkılış dönemine rastlar.
Kütüphanelerde kuruluşlarından beri sırasıyla kil tabletler papirüs üstüne yazılmış metinler (Eski Mısır, Helenistik Yunan uygarlığı, Roma) Parşömenler (Lâtin ve Yunan Antikçağ'ının son dönemleri, Ortaçağ manastırları) kağıda basılmış kitaplar ve günümüzde de Mikrofilmler, plâklar disketler, manyetik bantlar vb. saklanmıştır. Kütüphane iki temel işlevi yerine getirmelidir. Saklama ve iletişim:
Saklama işleminin Kültür Mirasının korunmasında temel bir rolü vardır.: Ortaçağ Kütüphanelerinin özellikle manastırlarda kopya çıkaran ve bir yazı işliğine bağlı olan yazıcıların Lâtin ve Antikçağ'a ait metinleri yazmakla yerine getirdikleri görev budur.
İletişim işlevine gelince: Bunun yerine getirilmesiyle kütüphaneler bir kasta ait bilgi mezarlıkları olmaktan veya belirli kimselerin yararlandıkları ve ellerinde tuttukları kendi iktidarlarının çıkarlarına kullandıkları bir hazine olmaktan çıkıyordu. Halka açık kütüphaneler araştırma ve inceleme salonlarıyla, kesin sınıflandırmalarıyla, işitsel, görsel, bilgi sağlama imkânlarıyla okuma ve bilgiye ulaşma koşullarında devrim yarattılar. Edebi metinler ulusal kütüphanelerde saklanmaktadır. Bu kütüphaneler ülkede basılan her üründen bir örneği ilke olarak saklar ayrıca herhangi bir yazara, belirli bir edebiyat türüne, belirli bir döneme ayrılmış özel arşivlerde de söz konusu örnekler saklanır.
nceleri dini ve politik buyrukların ve öğütlerin toplandığı bir hazine olarak kabul edilen kütüphaneler, ağ giderek herkesin ulaşabileceği akılcı bilgilerin dağıtımını üstlenen yerler haline geldi.
En eski metin koleksiyonları 4. Bin yıldan fazla bir süre önce Mezopotamya'da Sümer ve Akkad sitelerindeki "tablet evlerinde" toplandı. Bu sitelerde devlet hizmetinde çalışan memurlar yıldızlardan çıkarılan kehanetleri, olağanüstü olayları, devlet düzeniyle ilgili idari ve politik belgeleri toplayıp saklama gayretine girdiler. Söz konusu metinler, pişirilmemiş, kil üstüne ucu sivriltilmiş kamışlarla yazılıyordu. Bu malzeme çabuk bozulduğu için yok olabiliyordu. Bu yüzden ilk kütüphanelerin görevi metinleri saklamaktan çok bunları sürekli olarak yenilemekti. Yazıcıların yardımcıları ise yalnız krallık mektuplarını değil hukuk anlaşmalarını ve Antikçağ uygarlıklarının temelini oluşturan destanlardan başlayarak edebi eserleri de tabletler üzerine geçirerek deneyim kazanıyorlardı. Bu tabletler bozulduğunda derhal yenileri yazılıyor eskiler çöpe atılıyordu.