4) Meşru müdafaa :
a) Ölüm cezası meşru müdafaa ölçüsü ile izah edilmek istenmektedir: Toplumun kendini koruması gereklidir. Eğer toplum tehlikede ise ölüm cezası meşru sayılmalıdır. Kişinin meşru müdafaası ile toplumun kendini koruması arasında fark yoktur.
b) Bu düşünce şöyle tenkit edilir : Bir vahşi ormanda çok tehlikeli bir hayvanla, örneğin bir panterle karşılaşırsak, silahımız varsa onu tereddütsüz öldürürüz. Fakat onu bir hayvanat bahçesinde, demir parmaklıklar arasında görürsek öldürmeyi düşünemeyiz. Çünki panter artık tehlikesizdir. Suçlu hakkında da aynı şeyi düşünmek mümkündür. Bu sebeple ölüm cezası zayıf bir devletin kuvvet göstergesidir.
Suçluya karşı cemiyetin durumu, tearruza uğrayan kimseye benzetilemez. Zira tearruza uğrayan öldürmez ise, kendisi ölmüş olacaktır. Halbuki işlediği suç ne kadar ağır olursa olsun, suçlu toplum karşısında zayıf kalır. Devletin varlığı tehlikede değildir. Kısacası meşru müdafaadaki "filhal unsuru" asla gerçekleşmez. Robespiere'in daha 1791 yılında söylediği bir söz vardır "Herkesin kuvvetini bir tek ferde karşı birleştirdiği toplumda hangi adalet prensibi öldürmeyi haklı gösterebilir? "
5) Doğa kuralı :
a) Ferri şöyle düşünür : Ölüm cezası doğada mevcuttur. İslahı imkansız bir suçlunun kesin surette dışarıya atılması gerekir. Çünki bünye kendine uygun olmayanı atar. Böylece ölüm cezası "tabii istifa" kavramı ile açıklanmak istenir. Bu doğa kuralı ölüm cezasının meşruluğunu kanıtlar.
b) Bu fikir, her şeyden evvel "islahı imkansız suçlu" tipinin mevcudiyetini kabul fikrine dayanır. Fakat suçlunun islahı gerçekten olanaksızmıdır? Yoksa islahı sağlayacak usulümü bilmiyoruz? Yoksa islah emeğindenmi kaçınıyoruz?
Suç neyi gösterir? Suçlunun toplum halinde yaşamağa ehil olmadığını gösterir. "Yaşama hakkı" olmadığını göstermez. Bu sebeble ölüm cezası isabetli değildir. Suçluyu cezaevinde "hücre" de toplumdan "tecrit" etmek yeterlidir.
6) Teknik kusurlar :
a) Adli hata gerçekte meydana gelmektedir. Hatta usul yasası Adli Hatanın tamiri usulünü kabul etmiş, yargının yenilenmesi (iadei muhakeme) usulünü öngörmüştür. Fakat asıldıktan sonra hata ettiğimiz anlaşılırsa hatamızı nasıl tamir edeceğiz? İyi bir ceza, hata edilirse düzeltilebilen cezadır.
b) İyi bir ceza eşit olandır. Eskiden soylu kişilere ölüm cezası verilmezdi. Şimdi böyle bir haksızlık yapılmıyor. Fakat ölüm cezasına karşı olan bir hakim herhalde 59. maddeyi uygulayıp sanığın asılmasını önlüyor, diğer bir hakim ise ölüm cezası verebiliyor.
c) Devlet adamı öldürmekle görevli değildir. Devlet islah edici, kurtarıcı olmak durumundadır. Kurtarıcı Devlet, asıl Devlet budur. Ya "cellat Devlet" (!). Kanunlar, insanlara aklın ve vicdanın varlığında örnek olmalıdır. Victor Hugo şöyle demişti: Kanunları idare eden kanun insanlara şunu haykırır: İnsan olmaktan vazgeçemezsiniz. Ceza Hukuku cezalandıracak insanı "vahşi hayvan"a benzetemez. Ceza, suçtan daha aşağı bir şey olamaz. Kanı, kanla temizlemek inancı içinde olan kanun bir bakıma kendini inkâr etmiş demektir. 6) Teknik kusurlar :
a) Adli hata gerçekte meydana gelmektedir. Hatta usul yasası Adli Hatanın tamiri usulünü kabul etmiş, yargının yenilenmesi (iadei muhakeme) usulünü öngörmüştür. Fakat asıldıktan sonra hata ettiğimiz anlaşılırsa hatamızı nasıl tamir edeceğiz? İyi bir ceza, hata edilirse düzeltilebilen cezadır.
b) İyi bir ceza eşit olandır. Eskiden soylu kişilere ölüm cezası verilmezdi. Şimdi böyle bir haksızlık yapılmıyor. Fakat ölüm cezasına karşı olan bir hakim herhalde 59. maddeyi uygulayıp sanığın asılmasını önlüyor, diğer bir hakim ise ölüm cezası verebiliyor.
c) Devlet adamı öldürmekle görevli değildir. Devlet islah edici, kurtarıcı olmak durumundadır. Kurtarıcı Devlet, asıl Devlet budur. Ya "cellat Devlet" (!). Kanunlar, insanlara aklın ve vicdanın varlığında örnek olmalıdır. Victor Hugo şöyle demişti: Kanunları idare eden kanun insanlara şunu haykırır: İnsan olmaktan vazgeçemezsiniz. Ceza Hukuku cezalandıracak insanı "vahşi hayvan"a benzetemez. Ceza, suçtan daha aşağı bir şey olamaz. Kanı, kanla temizlemek inancı içinde olan kanun bir bakıma kendini inkâr etmiş demektir.