Safari Günlüğü
Güney Afrika Kruger park yakınlarındaki Otelin bungalovlarında sabah saat 04 de bütün odaların telefonları teker teker çalıyor ve sabah kahvaltısını takiben saat 05 de jipler hareket edecek şekilde kapıda toplanma direktifleri veriliyordu. Bir gece önceki toplantıda parkın kapısının belli saatte açıldığı, o saatte mutlaka kapıdan geçmemiz gerektiği, ayrıca sabah erken saatler hayvanların beslenme zamanı olduğundan daha fazla sayıda hayvan görme imkanımızın olacağı bildirilmişti. Saat beş'e doğru, erken kalkıp kahvaltı yapanlar, uykusunu alamayıp zor yetişenler, hepsi kapıda hazırdı. Herkes bizleri bekleyen 8 jipe dağıldı ve süratle yola çıktık. Yolda birbirlerini sollayarak geçen jipler, park kapısında numara sırasına göre diziIdiler ve öyle giriş yaptılar.
Kruger park Güney Afrikanın kuzey sınırında çok büyük bir doğal park, burada hayvanlar tamamen doğal bir şekilde yaşamakta olup çok tehlikelidirler. Şartları komşu ülkelere göre daha iyi olan Güney Afrika'ya kuzey sırındaki bu parktan kaçak giriş yapmak isteyen pek çok insanın hayvanlar tarafından parçalandığı anlatılmakta, arabasız dolaşmanın da mümkün olmadığı hatırlatılmaktadır .
Parka girdikten sonra bir süre öylece gittik doğanın güzelliğini seyrederek fotoğraflar çektik. Epeyce bir yol aldıktan sonra bizim şoför elindeki telsizle birşeyler konuşmasının akabinde heyecanlandı ve arabayı başka yöne çevirdi ( bu arada bütün jiplerin sürekli birbirleriyle telsiz vasıtasıyla görüştüklerini beş büyük denilen hayvanlardan biri görüldüğü zaman diğerine haber verdiğini de hatırlatmalıyım) 250-300 metre gittikten sonra yolun sol tarafında yeşillikleri hortumlarıyla koparıp yiyen bir fil ailesi gördük. Orada bir müddet bekleyip fotoğraf çektikten sonra yolumuza devam ettik. Bu arada sağlı sollu yeşillik alanlarda sürüler halinde impalalar (kahverengi ceylan benzeri zarif hayvanlar) dolaşıyordu .
Bunlara her yerde raslanabildiği için fazla heyecan yaratmıyorlardı, ama gene de onları da fotoğraflıyorduk. Biz impalalarla meşgul olurken jipimiz birden bire durdu ve şoför karşıdan gelen zürafaayı göstererek "makinalarınızı bu tarafa doğrultun" dedi. Upuzun boynuyla yolun karşı tarafına ağır ağır geçen zürafaa tüm makinaların odak noktasıydı. Bu zarif hayvanın geçişini izlemek hepimize keyif verdi.
Şoförümüz sürekli telsizle konuşuyor, diğer jiptekilerle bilgi alışverişinde bulunuyordu. Öğlene doğru parkın içinde tek dinlenme yeri olan bölgeye gitmek üzere yön değiştirdik. Özel olarak seçilen bu yer dışında arabadan inme ya da dinlenme şansımız yoktu. Burası her türlü ihtiyacı giderecek şekilde hazırlanmıştı (alışveriş, yemek. su, sigara) herşey mevcuttu.
Kısa bir dinlenme molasından sonra tekrar yola koyulduk. Kalan süre zarfında istediğimiz hayvanları görebilmemiz tamamen şansa bağlıydı, şanslı olmamızı dileyerek dolaşmaya başladık. Çok fazla beklememiz gerekmedi ve dileğimiz gerçekleşti. Yolda kolay kolay göremeyeceğimiz inanılmaz bir manzara ile karşılaştık. Arabamızın birkaç metre ilerisinde yolun tam ortasında bir çift arslan vardı. Hepimiz soluğumuzu tutup fotoğraf makinalarımızı çalıştırdık. Benim büyük şanssızlığım, filmimin bitmiş olmasıydı. Arslanlar yolun ortasında birbirlerine kur yapıyorlardı. Bu epeyce bir süre devam etti. Vakit kaybetmemek için yolumuza devam etmek istedikse de arslanlar bütün yolu kaplamışlar ve kuyrukları ile yolu tamamen kesmiş gibiydiler. Arabayı onlara dokundurmadan geçirmek imkansız görünüyordu, saatlerce orada beklemeyi göze alamazdık. Neticede şoförümüz kendince bir yol buldu ve arabayı ağaçlık ve çalılık bölgeye sürerek arslanlara dokunmadan o bölgeyi geçmeyi başardı.
Arslanların yanından salimen ayrıldıktan sonra kimileri kamera ile kimileri dürbünle etrafı tarıyor ve değişik hayvanlar arıyordu. Bu arada şoförümüz çok ilerde bir leopar gördüğünü söyledi ve arabayı durdurdu. Hepimiz yerimizden doğrularak işaret edilen yere baktığımızda oldukça uzakta bir yerde oturan bir leopar gördük. Böylece beş büyüklerden dördünü görmüş olduk ki, yerliler bir gün için bunun büyük şans olduğunu söylediler. Günlerce dolaşıp bir tane hayvan göremeden dönenler de oluyormuş. Neyseki yorulduğumuza değdi diye düşünürken daha fazla birşey beklemiyorduk fakat bir anda yolun ortasına gelen vahşi beyaz köpek sürüsünün ortasında kaldığımızı farkettik. Şoförün ikazı üzerine, hepimiz iyice oturduk, kollarımızı dışarı çıkarmadan (arabaların camları olmadığı için dışarı kol sarkıtmak tehlikeli oluyormuş) sessizce beklemeye başladık. Korkudan hareket edemiyorduk. Bütün araba çevrilmişti ön cam dahil jipimizin hiçbir camı yoktu. Saldırı halinde tam hedeftik, şoförümüz bizi biraz rahatlatmak istercesine fotoğraf çekebilirsiniz dediyse de o kadar çok korkmuştuk ki "hiçbirşey istemiyoruz artık gidelim daha fazla beklemeyelim" dememize rağmen köpekleri yarıp ilerliyemiyorduk. Çaresiz onların kendi isteğiyle oradan uzaklaşmasını beklemek zorunda kaldık. Onların yoldan çekilmesiyle (uzunca bir süre sonra) hareket edebildik. Daha sonra parkın çıkışına doğru yol aldık. Belli saatte çıkmamız gereken parkın kapısına zamanında gelmiştik. Böylece oldukça güzel, heyecanlı ve şanslı bir safari gününü tamamlamış oluyorduk.
|
|
|