ürk toplumu yargıdan şikâyetçidir. Bunun asıl sebebi memleketimizdeki yargılama usulünün eskimiş, faydasız hale gelmiş olmasıdır.
Halkımız televizyonda Amerikan ve İngiliz yargılamalarını görmekte, duruşmaları seyretmekte ve bizde neden çapraz sorgu olmadığını sormaktadır.
Konuyu, yüzyıllarca geriye giderek, açıklayabiliriz. İnsanlık tarihinin ilk dönemlerinde "İtham sistemi" vardı. Sanık suçlanır ve kendisini gereği gibi ve kolaylıkla savunurdu, suçlama olmadan dava başlamazdı. Dava yüze karşı (vicahi) herkese (topluma) açık ve karşılıklı olurdu. Suçlayan ile suçlu arasında eşitlik vardı. Görüldüğü üzre bu usül demokrasi anlayışına uygundu.
Fakat bu dönem orta çağda kapandı. Hâkim suçlayan kişi oldu, hem suçluyor, hem araştırıyordu. Yargılama gizli ve yazılıydı. En geçerli delil "itiraf"dı. Bunu elde etmek için "işkence" denilen araca başvuruluyor, işkence "delillerin şahı" adını alıyordu. Böylece orta çağda usul, "engizisyon" adını aldı. Bu durum oldukça uzun sürdü. Kilise bu usulün yararına inanıyordu.
Bundan sonra aydınlık çağ (Rönesans) geldi. Eskiye dönüş başladı. Kara Avrupası, kanunlarını değiştirmeye yöneldi. Fakat kilise hukuku direnç gösteriyor, engizisyon kurallarını yenilenen kanunlara sokuşturuyordu. Bu arada Alman Usul Kanunları da bu etkiden kurtulamadı ve Alman Kanunu yeni anlayışta bir kanun değil, şiddeti azaltılmış bir engizisyon kanunu halini aldı. Biz düşünmeden Alman Usul Kanununu alarak - ne yazık ki - akıma katıldık.
Halbuki anglo-sakson hukuku orta çağa karşı çıktı ve çapraz sorguya dayalı yeni usulleri benimsedi. Bu itibarla engizisyonun hiç bir izine bu uygulamada rastlanmamaktadır. İngiliz Hukukunda, eğer sanık suçsuz olduğunu ileri sürerse, tanık olarak yeminle dinlenir, çapraz sorguya (Cross-Examination) tâbi olur. Duruşmadan evvel tanıkların ve kanıtların listesi savcıya ve avukata bildirilir. Her iki görevli tanıklara ve diğerlerine soracakları soruları evvelden hazırlamak olanağına sahip olurlar. Böylece herkese açık celsede gerçekler ortaya dökülmüş olacaktır. Kırıcı, dava dışı sorulara, karşı tarafın karşı çıkması halinde sorunun sorulması konusunda hâkimin olumlu veya olumsuz bir karar vermesi mümkün olabilecektir.
Anglo-Amerikan sistemi hakkında biraz daha bilgi sunabiliriz: Commen Lowe sistemi içinde on iki üyeli jüri hem ceza hem hukuk işlerinde yetkilidir. Uzun bir listeden on iki üye seçilir. Avukatların ve savcının jüri üyelerini red hakkı vardır. Ceza işlerinde Savcı ve Avukat soruları ile davayı jüri önünde açıklığa kavuştururlar. Amaç sanığın suçlu olup olmadığı, suçlu ise nedensellik bağının bulunup bulunmadığının jüriyi karar verecek hale getirmektir. Eğer jüri oy birliği ile karar vermezse olay yeni bir jüri önünde tekrar tartışılır. Jüriye olumlu veya olumsuz etkili olabilecek her hangi bir yayın yasaktır. Böyle bir yayın "mahkemeye hâkaret" sayılır. Avukatlar celsede gerçek ve açık olan hususların saptanmasını; tutanağa geçirilmesini isteyebilirler. Hâkim avukatlardan gerekli gördüğü delillerini getirmelerini isteyebilir, faydasız istekleri reddeder. Jüri karar için çekilir, dışarı ile temas edilemez. Karar çok kısa olur. Sanık "suçlu" dur veya "suçsuz" dur. Hâkim buna göre son kararını verir.