Vakıf Hakkında
Faruk Erem
Hümanist Dergi
Fotoğrafçılık

Anayasa, Bilim ve Sanat

Son

Apçağa

Kervansaraylar

Kanun

Faaliyetlerimiz

Şüphe Sanık Lehindedir

Sağlık Köşesi

Kangal

Fotoğraflarda Yaşayan Anılar

Güllaç

Ön Kapak İçi

Arka Kapak İçi

Arka Kapak


Haberler
Gezelim Tanıyalım
Bize Yazın
Mithatpaşa Cad. No:66/6      Tel: 0312-419 38 65      Fax: 0312-419 76 25
    I. Giriş


       nayasamızın 21. maddesine göre “Herkes Bilim ve Sanatı serbestçe öğrenme ve öğretme, açıklama, yayma ve bu alanlarda her türlü araştırma hakkına sahiptir”.

    Anayasada “Bilim” ve Sanat’ın aynı hükümde yer almaları, aynı güvenceye bağlanmaları bir rastlantımıdır? Kuşkusuz bilim ve sanat eş anlamlı değildir. Anayasalarda aynı hükümde yer almalarının belli bir anlamı vardır. Buna aşağıda değinilmiştir.

    Demokratik Anayasalarda güvence altına alınan “sanat”ın “tanım”ı yapılmamış, “amaç”ı gösterilmemiştir. Sanatın resmi tanımı ve amacı saptanırsa bunun “sanat özgürlüğü”nü sınırlamayla sonuçlanacağı düşünülmüş olsa gerektir. Bu açıdan neyin sanat (bilim) sayılacağı konusunda “yargıcın takdir hakkı esasında “takdir sorumluluğu”dur. Bu alandaki gelişme gözönünde tutulmazsa bu hak isabetle kullanılamaz.

    II. Hukukta Çağdaş Sanat Anlayışı

    Bu gün hukuk açısından ulaşılan düzeye “sanat’ın Anayasalara geçiş çağı” diyebiliriz. Türk Anayasası bu çağa yabancı kalamazdı.

    Anayasaya göre “sanat” nasıl bir güvence altındadır? Diğer bir deyimle sanat, Anayasa hukuku açısından incelenirse hangi sonuçlara varılabilir?

    1) Ümanist doktrin : Anayasa sanat’ı, her şeyden evvel “özgürlük” olarak ele almıştır. 21. maddenin başlığı “Bilim ve sanat hürriyeti”dir. Böylece “insan’ın yaratıcılığı”na engel veya sınır getirilemeyeceği açıklanmıştır. Bu “ümanist doktrin” anlayışıdır (bk. Erem, Ümanist Doktrin Açısından Ceza Hukuku, Ankara, 1980).

    Bu sınırsızlık da yalnız kişisel değil, sonuçta toplum faydası da görülmektedir (Leoni (C.), Arte nella costituzione italiana, Enciclopedia del diritto, III ,s. 96).

    Anayasamız “sanat hürriyeti” başlığı altında kişinin nelere sahip olduğunu göstermek suretiyle bu özgürlüğü daha somutca belirtmek istemiş, kişinin “sanatı serbestce öğrenme, öğretme, açıklama, yayma, araştırma hakkı”na sahip olduğunu açıklamıştır.

    2) Anayasalara geçiş olgusu : Sanat özgürlüğünün Anayasalarda yer alması Weimar Anayasası ile başlamış, zamanla diğer anayasalara 61 Anayasasıyla’da Anayasa hukukumuza geçmiştir.

    Kuşkusuz Weimar Anayasasından evvel de bazı Anayasalarda dağınık ve duraksamalı hükümlere rastlanıyordu, Fakat sanat özgürlüğüne açıkca yer verilmesi Weimar Anayasası ile olmuştur.

    Weimar Anayasasındaki hüküm (m. 142) şu idi : “Sanat, bilim ve bunların öğretimi serbesttir. Devlet bunları korur ve gelişmelerine katılır”. Weimar Anayasasının bu hükmü İtalyan Anayasası hazırlanırken örnek tutulmuş (bk. Leone, s. 97, nt. 5, Tutanak V, 3343. s. 98), İtalyan Anayasasındaki hüküm (m.33) Anayasamıza (m. 12) etkili olmuştur.

    3) Rejim farkı : Anayasa güvencesi, değişik rejimlerde farklı anlayışta ele alınmıştır.
A
    Görüldüğü üzere totaliter rejimlerde sanatın Anayasal güvencesi farklı ve koşullu anlaşılmaktadır.
    1946 Arnavutluk Anayasası (m.27) “halkın kültürünü geliştirmek amacıyla Devlet Bilim ve Sanatı teşvik eder” hükmünü, 1948 Çekoslovak Anayasası (s 20, n. 2) “halkın kültür ihtiyacı”nı sağlamak ölçüsünü benimsemiştir. Sovyet Rusya Anayasasında özel bir hüküm yer almamıştır. Yalnız bu Anayasadaki (m. 123) çalışanların menfaatine uygun düşmek, sosyalist örgütleşmenin güçlenmesi amacına yönelik olmak kaydı ile özgürlüklerin korunacağı yolundaki hükme dayanılmaktadır.

    1933, korporatif Portekiz Anayasasmda şu hüküm yer alıyordu “Sanat ve Bilim, bunların gelişimi, öğretimi, yayılması, Anayasaya, Devletin düzenleyici işlemlerine uygun olmak koşulu ile korunur ve teşvik edilir”.

    İtalyada faşizm döneminde, resmi tutum “faşist sanat politikası” olarak özetlenebilir (bk. Bottai, Politica fascista delle arti, Roma 1940).
    III. Sonuç:

    Belli bir türdeki sanatı korumak, bunun dışındakileri faydasız , giderek zararlı saymakla sonuçlanır. Demokratik Anayasalarda “tercihli sanat anlayışı” benimsenmemiştir. Fakat bu Anayasalarda eksik olan sanatın gelişmesi için “Devlet katkısı"nın açıklanmamış olması veya bu katkının bulanık, yaptırımsız bırakılmış olmasırı. Bu nedenle Anayasamızın (m. 10) Devlet “insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlar” hükmü yeterli değildir.

    Özgürlüklerin Anayasada yer almasının anlamı, özgürlüğün “Devlet güvencesi” altında olduğunu göstermektedir. Fakat güvence ile “Devlet yardımı” eş anlamda sayılmamaktadır. Kendi haline bırakmak, “gerekli şartları hazırlamak” değildir. Weimar Anayasası ile başlayan demokratik gelişmede özgürlüğün yanısıra bu Anayasada yer alan “Devlet katkısı” --özellikle ülkemizde-- aynı gelişmeyi göstermemiştir.