Büyük suçlular üzerinde sinemanın tesirini araştırmakta fayda görülmemiştir. Fakat çocuk suçululuğuna sinemnın etkisi
münakaşa edilmektedir. Bazı yazarlara göre sinema çocuk suçluluğunda büyük ve çok etkili unsurlardır. Fakat bazı yazarlara
göre de sinemanın çocuk suçluluğunda hiçbir tesiri yoktur veya ihmal edilebilecek kadar azdır.
Diğer taraftan, sinemanın, çocuk suçluluğuna etkisini belirlemek için objektif bir metod bulmak da kolay değildir. Sinemanm etkisi kabul olunursa bu etkinin cinsel suuçlarda mı, yoksa
zor ve şiddet kullanarak işlenen suçlarda mı kendini gosterdigini araştırmak lazımdır.
Çocukta gördüğünü "taklit" duyarlılığı, sinemanın çocuk suçluluğuna etkisini ileri sürenlerin haklı olacağına delil
sayılmaktadır. Hayatı yanlış aksettiren, kötü örnek veren, cinsi duyguları tahrik eden, meraklı cinai usüllar gösteren
sinemanın, tenkit ve denetim duyarlılığına henüz sahip olmayan çocuklarda suça sürükleyici etkisi olabilir.
Fakat sinemanın suçluluğa etkisini kabul etmeyenlere göre, artan çocuk suçluluğunu açıklamakta aczin ifadesi olarak
sinema suçlanmaktadır. Halbuki çocuk suçluluğunun sebepleri hiçte basit değildir. Çocuklar üzerinde sinemanın etkisi,
herşeyden evvel karakter ve terbiyelerine bağlıdır. Suç işleyen çocuklar arasında hiç sinemaya gitmemiş veya pek az gitmiş
olanlarIn sayısı oldukça fazladır. Kaldı ki sinemanın icadından önce de çocuk suçluluğu mevcut idi. Sinema kötü örnek olsa
bile, bu nihayet suç işlemenin değişik ve çocuğun düşünemediği yeni bir usul öğretmekten ileri gidemez, fakat çocukta suç
saiki uyandırmasına imkan yoktur.
Sinemada her çocuk kendi dünyasında yaşamaktadır. Aynı filmin bir seansını ortaokul öğrencileri, sonraki seansını da
aynı yaşta çeşitli mesleklerde çıraklık eden çocuklar seyretse ve her iki gurup çocuklardan film hakkındaki izlenimleri
sorulsa farklı bir film seyredilmişçesine fikirlerin ayrılmış olduğu görülecektir.
Sinemanın, diğer etkilerden tamamiyle bağımsız kriminojen bir etken olduğuna inanmak ne kadar güç ise de sinemanın, diğer
etkenlerle müşterek bir etki yaptığını inkar etmekte o nispette güçtür. iyi bir rejisör, seyircisi üzerinde kuvvetle
"telkin"i sağlayacak sanata sahip olduğuna ve telkinin insanların hareketlerini etkilediğine göre sinemanın suça tamamiyle
etkisiz kaldığı söylenemez. Kaldı ki, iyi oynanmış, fakat ahlak dışı veya topluma zararlı bir neticeyi meşru gösteren
filimlerin, farklı "ahlak hükümleri"nin oluşumundaki payı büyük olacaktır. Pekçok kişinin seyrettiği hatta takdir ettiği
bir film konusunda örneğin öldürmeği haklı gösteren bir konunun mevcudiyeti halinde, insanlar üzerinde "çevrenin tasvibi"
anlamına gelen bir sonuç doğurur. Çevrenin onaylayabileceği bir fiili işlemekte, suçlu kolaylık bulur.